Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

10 Ağustos 2016 Çarşamba

11 ÜLKE 10 BAŞKENT - ARABAYLA AVRUPA TURU 12. BÖLÜM


ARABAYLA AVRUPA  GEZİSİ YOL NOTLARI 12

 

Budapeşte’ den   Üsküp’e Kavala’ya ve gezinin sonu Yalova…

 

 

         Artık dönüş yolculuğu başladı. Bu gece Üsküp’te, yarın gece Kavala’da konaklayıp  ertesi gün Yalova’ya dönmüş olacağız.

Önceki bölümde de yazmıştım. Bu gezinin en uzun yolunu bu gün geçeceğiz. Macar sınırını geçtikten sonra şengen bölgesinden çıkıp, Sırbistan’ı boydan boya geçip Tabanovtse sınır kapısından Makedonya’ ya gireceğiz. 50 km. sonra da Üsküp’e varacağız. Toplam 810 km.

Budapeşte’den çıkarken 46.179944,19.983695  koordinatını giriyorum. Burası Macar-Sırp sınır kapısı. Macaristan’dan çıkarken de Sırbistan’a girerken  de fazla beklemiyoruz. İşlemler hızlıca hallediliyor. Sadece pasaportlara bakıp damgalıyorlar. Kalabalık yok. Biz dahil 4 araç.

Macaristan yolları çift şerit. Asfalt kalitesi çok iyi. İşaretlemeler tam. Yol kenarında benzinlikler ve dinlenme tesisleri var. Sıkıntısız bir yolculuk oluyor.

Macar’dan Makedon sınırına kadar Sırbistan’da geçeceğimiz yol toplam 595 km. Toplam 10 euro yol parası veriyoruz. Yol Belgrad sapağına kadar çift şerit. İşaretlemeler iyi. Asfalt kalitesi pek iyi değil. Birçok yerde araba hoplayarak gidiyor. Yüklü araçla dikkatli olmak lazım.

Biz, Belgrad sapağından sapmayıp A 1 otoyoluna devam ettik. (Youtube Sıla yolu videolarında A 1 i kullanma çok TIR var, Belgrad içinden geçen yolu kullan diyorlardı, dinlemedim.) Keşke Belgrad içinden geçseymişiz. Yol tamiratları var, TIR çok, bir yerden sonra da tek şeride düşüyor. TIR arkasından ağır ağır gitmek zorunda kalıyorsunuz. Siz siz olun Belgrad’ın içinden geçen yolu tercih edin.

Belgrad’dan sonra yol üzerinde bir mola veriyoruz. Çalışanlar çat pat da olsa Türkçe konuşuyorlar. Biraz dinlendikten sonra, 42.240904,21.702407 Sırp Makedon sınır kapısı koordinatını girip yola devam ediyoruz.

Niş’e gelmeden yol tıkanıyor. Tüm araçlar durmuş. ‘Ne olmuş?’ diye bakınırken görevliler TIR lar arasından boşluklar yaratıp bizim gibi küçük araçlara yol verdiler. 2 km. kadar emniyet şeridinden ilerledik. Araba taşıyan bir kamyon ters dönüp yolu kapatmış. Hafiften tarlaya da girerek küçük araçlara yol veriyorlar. Arkamızda onlarca TIR bırakarak yola devam ediyoruz.

Şanslı günümüzdeyiz herhalde. Sırp kapısında hiç araç yok. Pasaportları kontrol edip çıkış damgasını vuruyor görevli. Makedonya’ ya girerken şöyle bir bagaja da göz atıyorlar. Saat tutmadım ama çıkış giriş toplam 15 dakika bile sürmedi.

Makedon yollarında ortalama 40 km. de  bir ödeme yapılıyor. Sırp Makedon sınır kapısından Üsküp’e kadar 2 gişede 1.5 + 1 = 2.5 euro ödedik. Üsküp’ten Yunan sınırına kadar (155 km.), 3 ayrı gişede toplam 3.5 euro daha ödedik. Makedonya’ da Sırp ile yunan sınırı arası toplam 6 euro yol parası aldılar.

Sınırla Üsküp arasındaki yol genelde tek şeritli. Solama yasakları var. TIR lar arkada kaldığı için hızlı gidiyoruz. Bizi durdurmadılar ama yol kenarında polis kontrol noktaları var…

Üsküp’ de daha önce de konakladığımız Hotel Süper 8 de kaldık. Otel baştan aşağı yenilenmiş ve çok da güzel olmuş. 2 kişilik oda kahvaltı dahil 54 euro. Otoparkı var. İnterneti iyi. Eski çarşının hemen yanında. Üsküp’te otel arayanlara tavsiye ederim.

 

Otele yerleşip biraz dinleniyoruz. 11 saattir yollardayız. Sıcak bir duş, soğuk bir bira… Kendime geliyorum.

2014’te yaptığımız Balkanlar gezisinde Üsküp’de 2 gece konaklayıp her yerini gezmiştik. Bu kez sadece dinlenmek için buradayız. Köfte yemek için çınar altına gidiyoruz. Burası ufak bir meydan. Ulu bir çınarın altında lokantalar var. Türkçe konuşuluyor. Demleme çay var. İftar saati yakın. Bazı masalarda iftarı bekleyenler var. Köftelerimizi söylüyoruz. 20 günden beri ilk kez duyduğumuz ezan sesi ile  yemeğe başlıyoruz…

Üsküp, Vardar Nehri ile ikiye ayrılmış. Bir taraf eski, genellikle Müslümanların yaşadığı Üsküp, diğer taraf yeni ve genellikle Hıristiyanların yaşadığı Üsküp.

Bir taraf tamamen geleneksel bir yaşam sergilerken, diğer taraf Üsküp’ün modern yüzünü oluşturuyor. Aslında her iki taraf da birbirini tamamlıyor.

Yemek sonrası demleme çaylarımızı da içiyoruz. Hesap toplam 20 euro. Buralarda yeme içme gerçekten ucuz.

Yediklerimizi hazmedelim diye, eski çarşıda turluyoruz. Dükkanların bir çoğu kapalı. Ramazan nedeniyle erken kapatıldığını öğreniyoruz.

Bu kez Vardar Nehrinin öbür tarafına geçmeye üşeniyoruz. Daha doğrusu yorgunluk ağır basıyor. Saat 23’e doğru odalarımıza çekiliyoruz.
     

    İftar saati bekleniyor.
     Köfte beklerken
     İftar sonrası boş Üsküp Çarşısı
 
 
 
Üsküp’ten   Kavala’ya
 
Bugünkü yolumuz toplam 357 km. Çok fazla sayılmaz. Hiç acele etmeden kahvaltımızı yapıyoruz. Resepsiyondaki gençlere teşekkür ettikten sonra 41.135255,22.547504 koordinatıyla yola çıkıyoruz. Burası Makedon-Yunan sınır kapısı. Üsküp’ten sınıra 160 km. E 75 nolu yoldan gidiyoruz. Tek şerit. Fazla trafik yok. Yol kenarlarında minareleri görünen köyler var. Her şey tanıdık geliyor.
Makedonya’da mazotun litresi 1 euro civarında. Gezi boyunca gördüğümüz en ucuz fiyat. Sınıra yakın OKTA diye benzinlik var. Depoyu orada  dolduruyorum.
Sınıra yakın Bogoroditsa adlı bir kasaba var. Kasabayı geçtikten sonra sınırın hemen yanında Ramada Otel ve 2 ayrı büyük  kumarhane var. Girip iki zar atma teklifim olumsuz karşılanıyor.!!
Sınırdaki pasaport polisi Türkçe biliyor. Nereden geldiğimizi soruyor. Anlatıyorum. Çıkış damgalarını vuruyor.
Yunan tarafında pasaportlarımız ve yeşil sigorta da kontrol edildikten sonra Kavala’da konaklayacağımız Oceanis Hotel  koordinatıyla yola devam ediyoruz.
 
Bu yolculuğumuz boyunca toplam 16 kez sınırlardan giriş çıkış yaptık. Hiç birinde sorun yaşamadık. Bir iki yerde bagaja şöyle bir baktılar. Görevliler güler yüzlü ve naziktiler. Değil rüşvet istemek, ima dahi edilmedi. Kapılarda kalabalık olmadığından tüm işlemler en çok yarım saat içinde bitti.
 
2014 yılında yaptığımız Balkanlar gezisinde de konakladığımız ve memnun kaldığımız  Oceanis Hotel,  Kavala sahilde. Bu kez 5. katta balkonlu, deniz manzaralı odalarda kaldık. Otopark var. 2 kişi 1 gece 55 euro. Açık büfe kahvaltı dahil.
    Otelden Kavala Limanı
    Otelden Kavala
 
 
Gezi boyunca peşimizden ayrılmayan kapalı hava ve yağmur ( Ki o yağmur yüzünden Marken’i gezememiş, Brugge’ de de epey dinmesini beklemiştik. )
yerini yakıcı bir güneşe devretti. Güneşin etkisini biraz olsun kaybetmesini otelde bekledik. Akşam 19.00’ a doğru çıktık otelden. Kavala’da limanda denize yüzünüzü döndüğünüzde sol tarafta balıkçı lokantaları var. Daha öncede gittiğimiz lokantaya gittik. Çeşitli mezeler, balık, uzo söyledik. Hava kararıncaya kadar oturduk. Lokantada üç Türk aile daha vardı.
Toplam 68 euro hesap ödedik. Kopenhag’da 3 tabak makarna ve bir pizzaya ödediğimiz 100 euro aklımıza gelince ‘ canımız sağ olsun!!’ dedik.
Hava karardıktan sonra Kavala sahili iyice kalabalıklaştı. Gündüz bomboş olan deniz kenarı doldu. Sahil boyunca yürüdük. Folklör festivaline denk geldik. Oyunları ve ışıklandırılmış kaleyi seyrettik. Gazinoda oturduk. Denizin bu tarafından memleketimize baktık.
Yarın yolculuğumuzun son günü. Dedeağaç’a uğrayıp Türkiye’ye giriş yapacağız.
      Kavala Kalesi
    Kavala
     Kavala park
     Kavala sahil
     Kavala Kalesi
 
Sabahleyin ehlikeyf modunda kahvaltımızı yaptık. 40.968444,24.539668 koordinatıyla  Anastasia kurabiyecisine doğru yola çıktık. Geçen gelişimizde de uğrayıp çok memnun kaldığımız bu kurabiyecide demleme çay, kurabiye ikramı, Türkçe bilen personel var. Türkiye’den gelen bir çok tur şirketi de burada mola veriyor.
Kutusu 5 eurodan hediyelik kurabiyelerimizi alıyoruz. Çayımızı içiyoruz, birer şişe de su hediye ediyorlar. Hedef  (Alexandroupoli) Dedeağaç.
Otoyola çıkmıyorum. Köy ve kasabaların içinden geçerek  40.844095,25.876640  Koordinatıyla  sahilde fenerin yanındaki park alanına varıyoruz. Kavala Dedeağaç  (Alexandroupoli) 178 km.
Arabayı bırakıp fenerin etrafını geziyoruz.
                        Dedeağaç Feneri
                                        Bu fenerde fotoğraf çektiren mutlaka gene gelirmiş...
 
                    Dedeağaç
                          Dedeağaç sahil
 
Sahil boyunda yürüdükten sonra sağda ağaç parmaklıklarla çevrilmiş oyun parkı  yanındaki yoldan içeri girerek bir arka caddeye sahile paralel Leof. Dimokratias Caddesi’ ne geçiyoruz.
Dedeağaç’ın kalbi olan bu cadde üzerinde mağazalar, kafeler, barlar sıralanmış.
Bir yerde oturup börek yiyiyoruz. Vitrinlere bakarak geziniyoruz. İleride, demiryolunun son bulduğu istasyonun yanından geri dönüp otoparka gidiyoruz.
Bu sefer koordinat girmiyorum. Daha önce de bu yoldan geçtim. Hiç sapmadan gidersem sınıra çıkıyor. Önce yol üzerinde benzinliğe uğruyorum. Depoyu dolduruyorum. Az ilerde sağda büyük bir Lidll var. Yan yoldan giderek oraya uğruyoruz. Sınırda belki bulamayız diye bir iki şişe votka ve viski alıyoruz.
 
Ucuz mazotumuzu alıp, Lidll’dan ucuz alışverişimizi de yaptıktan sonra , yaklaşık 40 km.lik yolu dümdüz izleyerek sınıra  varacağız.
Yol üzerinde hiçbir yere sapma. Feres  kasabasını geçtikten bir müddet sonra Türkiye tabelaları var, onları izle, sınıra varırsın. Otoyola çıkmak için Dedeağaç içinden geri dönmek gerekiyor. Onun için otoyolu kullanma.
Yunan tarafı sınır kapısı koordinatı 40.945329,26.308760 Aslında koordinata  gerek yok dümdüz yolu izle.
 
Sınırın Yunan tarafında büyük bir gümrüksüz satış mağazası var. İçki, sigara, çikolata, kahve… her şey bulunuyor. Fiyatlar da uygun.
“Bizim gümrükte sorun çıkar mı?” sorusu hep aklımızda. Geçen gelişimizde önümdeki aracı didik didik aramışlardı. Yine de birkaç şişe viski alıyoruz.
Aldığımız tüm şişeleri arabanın sağına soluna dağıtıyoruz. Türkiye tarafından da rakı hakkımızı aldık. Tedirgin bir şekilde yanına yanaştığımız gümrük memuru bagajı şöyle bir kontrol ettikten sonra ‘geç’ diyor. Şişeleri kurtarmanın ve
günler sonra memlekette olmanın sevinciyle yola koyuluyoruz.
 
       Sınır köprüsü
   İpsala Gümrük Kapısı

          Türkiye'ye Hoş geldiniz.
 
Tekirdağ’ da Meşhur Köfteci Ali Usta’ da köfte molası.
Silivri’den sonra bu gezinin en  yoğun trafiğinin içinden geçip Yenikapı’ dan kalkan 19.45 Yalova feribotuna yetişiyoruz.
Gezmenin en güzel taraflarından biri de (Üç gün sonra sıkılacağını bilsen de ) tekrar eve,  alıştığın düzene dönmektir…
 
SON SÖZ
Eğer imkanınız varsa benzer bir yolculuğu yapın. İmkanınız yoksa da yaratmaya çalışın. Türkiye’de araba kullananlar için  Avrupa’da araç kullanmak  zevk. Herkes kuralına göre hareket ediyor. Eğer çift şoför olursanız, şehirleri daha detaylı gezip, gece yolculukları da yapabilirsiniz.
Kısa zamanda daha çok yer görme amacıyla ben, günlük alınacak yolu biraz fazla planladım. Rahat rahat, tadını çıkararak gezmek istiyorsanız, gidilen kentte iki gece konaklama yapıldıktan sonra en fazla 300/ 400 km. uzaktaki bir başka kente gidilmeli. Hatta daha da kısa uzaklıklar planlanıp oto yol kullanmadan geze geze yol alınmalı. (Ahhh… Gel de karavan arama.)  Yeterince dil bilmemek gerçekten sorun değil. Derdinizi bir şekilde anlatıyorsunuz.
 
22 gün süren bu gezide masrafımız ne oldu? Yola çıkarken aile başı üç bin euro harcayacağımızı ön gördük. Herhangi bir aksiliğe karşı bir miktar (2.000 euro) yedek aldım.
Birimiz kasa oldu. Yemek, mazot, konaklama vs. tüm ortak masrafları o yaptı. Gezi dönüşü 560’ar euro geri verdi. Aile başı 2440 euro harcamışız. Bu harcamanın içinde ortak alınan hediyeler, kavala kurabiyeleri ve gümrükten aldığımız viskiler de var.
 
Toplam 7641 km. yol yaptığımız bu gezide ana harcama kalemlerimiz:
1- Yeşilkart, seyahat sigortaları, atıştırmalıklar           200 euro
2- Konaklama ücreti     (4 kişi, 19 gece)                       1958 euro 
3- Yakıt                                                                        550 euro
4- Ödenilen yol ücretleri toplamı                                 140 euro
5- Otopark ücretleri                                                     115 euro
Toplam: 2963 euro. 1900 euro da öğlen ve akşam yemekleri, içecekler, şehir içi ulaşım ve diğerlerine harcanmış. (İçecek su ve tuvalet parası da önemli bir harcama kalemi.)
 
Türkçe’den başka dil bilmeyen bizlerin 22 gün boyunca hiç sorunsuz olarak tamamladığımız ve büyük zevk aldığımız arabayla Avrupa  turunun derlemeğe çalıştığım notlarının, böyle bir geziye çıkmaya niyetli olanlara yol göstermesi dileğiyle… Seyahatte kalın.
 
 
 
 

8 Ağustos 2016 Pazartesi

11 ÜLKE 10 BAŞKENT - ARABAYLA AVRUPA TURU 11. BÖLÜM


ARABAYLA AVRUPA  GEZİSİ YOL NOTLARI 11

 

Münih’den  Budapeşte’ye

 

Münih’den 47.801652,13.040521 koordinatıyla yola çıkıyoruz. Burası Salzburg’ da Salzach nehri kenarında park yeri. Şehrin merkezi. 144 km. lik yolu 1.40 saatte alıp Salzburg’a geliyoruz. (Bedava otoyol kullanımı bitiyor ve Avusturya sınırında 8.50 euroya vignet alıyoruz)

Arabayı park ettikten sonra nehre yüzümüz dönük sağa doğru yürüyerek köprünün tam karşısındaki sokağa değil, az ilerdeki Klampferegasse sokağına sapıyoruz. Biraz ilerleyince Salzburg Alter Markt’ a çıkıyoruz.

Residenzplatz, Mozartplatz, Salzburg Cathedral, Kapitelplatz bu bölgede. Her bir ayrıntıya dikkat ederek dolaşıyoruz. Bol bol fotoğraf çektikten sonra geldiğimiz yoldan geri dönerek nehre gelmeden soldaki Getreidegasse Sokagı’na sapıyoruz.

“Getreidegasse Sokağı, Salzburg’un en ilginç sokaklarından biri. Eski şehrin merkezinde olan bu sokak, demir ferforjeden mağaza tabelaları ve binaların arasında bulunan romantik pasajlarıyla ünlü. Sokak aynı zamanda bir alışveriş cenneti. Her dükkanın tabelası da kendine özgü ve sanata olan bakış açısını yansıtıyor. Zara, Mc Donalts, H&M gibi firmaların tabelaları bile katı frenchise kurallarına rağmen bu sokağa uygun yapılmış.”

Salzburg’a hayran kalıyoruz. Bir kez daha bu güzel kente gelip doyasıya gezmeye karar verip Budapeşte’ye doğru yola çıkıyoruz.







 

Daha öncede yazmıştım. Macaristan yolları çok çok güzel. Yol tamiratı yok gibi. Asfalt kalitesi iyi. Yatay ve dikey işaretlemeler eksiksiz. Fazla trafik yok.  Budapeşte’ye kadar olan 585 km. yolu iki molayla 6.30 saate alıyoruz. (Daha önce 1 aylık vignet aldığım için tekrar almıyoruz.)

Navi bizi konaklayacağımız apartman dairesinin önüne getiriyor. Cadde üzerine park yapılabiliyor. Hemen yakındaki parkomata bakıyorum, kağıt para girişi yok. Bizde de demir forint yok. ‘Ne olacaksa olsun’ deyip arabayı bırakıyorum. İki sokak aşağıdaki resepsiyonu bularak, daire anahtarını alıyoruz. Dairenin olduğu yere dönerken gördüğümüz döviz bürosunda para bozdurup park sorununu da çözüyoruz. (8.00-20.00 arası bir saatlik park ücreti 500 HUF)

Budapeşte’de Broadwey Apartments’te konaklayacağız. Merkeze yakın 2 odalı daire. Tüm temel ihtiyaçlar düşünülmüş. İnternet hızlı. Civarda kafe ve lokantalar var. Dört kişi iki gece konaklama için 100 euro ödüyoruz.

Yol bizi epey yormuş. Herkes dinlenmeye çekiliyor. Yakın çevreyi keşfetmeye çıkıyorum. Dairenin olduğu apartman işlek bir cadde üzerinde. Çevrede Türk  lokantaları da var. Euro da kabul ediyorlar. Opera binası 500 m. Metro istasyonu da orada. 10 dakikalık bir yürüyüşle Tuna Nehri kenarına iniliyor. Apartmana dönerken markete uğrayıp meşhur Macar şaraplarından, bira, votka alıyorum. Yiyecek içecek ucuz.

Akşam yemeği için dışarı çıkıyoruz.  Bajcsy-Zsilinszky caddesi üzerindeki “Titiz Turkish Restoran” a gidiyoruz. Dört kişi tıka basa doyuyoruz. Hesap 28 euro. (Ertesi akşam  kuzu tandır ve bir sürü şey daha yiyiyoruz, hesap 36 euro.)

 

Budapeşte kenti,Tuna nehrinin iki yanındaki Buda ve Peşte bölümlerinin birleşmesiyle oluşmuş. Buda tarafı: daha eski olup, Osmanlı döneminden de birkaç tarihi eser barındırıyor. Peşte tarafı ise, daha yeni ve modern. Buda tarafı dağlık, tepelik. Peşte tarafı ise düz. Budapeşte, Berlin’den sonra, Orta Avrupa’nın en büyük şehriymiş.

Budapeşte, dünyanın en romantik şehri olarak tanımlanıyor. Ayrıca, Rio de Jenerio’dan sonra dünyanın en güzel manzaralı şehri seçilmiş. Rio de Jenerio’yu görmedim ama Budapeşte gerçekten muhteşem.








Budapeşte’deki 2. günümüze sabah erkenden  47.512854,19.079138 koordinatıyla Kahramanlar Meydanı (Hösök Tere) yanındaki park yerine gidiyoruz. Burası, görülmesi gereken yerlerden biri, Budapeşte şehrinin kalbidir. Meydandaki Macar krallarına ait heykeller gerçekten muhteşem. ( M1 nolu metronun Mexikoi ut M yönüne binip Hösök Tere durağında inilerek de ulaşılır.)

Meydanda yarım daire şeklinde yerleştirilmiş sütunların altında, Türklere ve diğer düşmanlara karşı savaşmış, Macar krallarının heykelleri var. Bu heykellerin altında ise bu kralların kahramanlıklarını gösteren, kabartmalar bulunuyor.

 

Kahramanlar Meydanının biraz ilerisindeki bölgeye: Varos Liget ( Kent Korusu) deniliyor.

Burası şehrin parkı. Bir zamanlar bataklık ve sarayın avlanma bölgesiymiş. Maria Theresa döneminde yeşillendirilip, park bölgesine  dönüştürülmüş.

Bu bölgede ayrıca hayvanat bahçesi, lunapark, ziraat müzesi bulunuyor.

Budapeşte’nin meşhur kaplıcaları da bu bölgede. “Ülkede, toplam 1300 ve yalnızca Budapeşte şehrinde 80’e yakın kaplıca bulunduğu söyleniyor.”









Bölgeyi iyice gezdikten sonra 47.487081,19.043031 koordinatıyla Gellert Tepesi’ne çıkıyoruz.  Burası Budapeştenin en yüksek noktası. Nefes kesen manzarası var.

 1945 yılında, Rus ordusu tarafından kurtarılışın anısına dikilen “Özgürlük Heykeli” 14 m. yükseklikte. Barışın simgesi olan ve elinde defne dalı tutan bu kadın heykeli her yerden görünüyor.








Gellert Tepesinden  47.669075,19.077917  koordinatıyla Szentendre’ ye gidiyoruz. Sahil yolu üzerindeki otoparka arabayı bırakıyoruz. İlk işimiz otopark parasını ödemek. 3 saatlik park fişi alıyorum. 

Szentendre, masal şehri gibi. 2 katlı, sevimli evler tablo gibi. El işi ürünler, hediyelik eşyalar vs. satılıyor. Ben karşılaştırmadım ama Budapeşte’den ucuz olduğu söyleniyor. Geçen gelişimizde tanıştığımız Türk gencinin dükkanına gidiyoruz. O zaman nişanlıydı. Şimdi çocuğu ortalıkta dolaşıyor. Hanımlar alışveriş yaparken biz de babasıyla laflıyoruz. Dükkanın adını not etmemişim. Tuna’ya arkanız dönük sağa doğru yürürseniz önündeki Türk Bayrağı’ndan bulursunuz.

Macarların meşhur gulaş çorbasını da Szentendre’deki küçük ama sevimli bir mekanda tadıyoruz.

Budapeşte  Szentendre arası 20 km. Tren ve gemi ile de gelinebilir.

Budapeşte ziyaretiniz sırasında buraya da mutlaka uğrayın.












Budapeşte’ye dönüp önce alışveriş caddesi olarak ünlenen Vaci Utca’ yı geziyoruz. Daha sonra St. Stephen’s Bazilikası ve civarını dolaşıyoruz. Her taraf cıvıl cıvıl. Herkes maç seyrediyor. Avrupa futbol şampiyonası grup maçları devam ediyor. Macaristan Portekiz’le 3-3 berabere kalıp guruptan çıkınca, Budapeşte yıkılıyor. Tüm caddeler genç, yaşlı, kız, erkek taraftarlarla doluyor. Kafalar baya dumanlı, sevinç çığlıkları atıyorlar. Biz de katılıyoruz aralarına. Bağıra çağıra Zincirli Köprüye geliyoruz. Aslanlı köprü de deniliyor. Uzunluğu 380 metre, genişliği ise 16 metre. 2.Dünya Savaşı’nda tamamen yıkılan bu köprü ancak 1949 yılında, eski planlarına sadık bir şekilde tekrar inşa edilmiş.

Köprüyü geçip kaleye çıkmak için fünikülerin olduğu yere geliyoruz. Ancak son sefer 22.00’ da yapılmış. Yürüyerek çıkmayı düşünmüyoruz bile.

Çılgınlar gibi eğlenen  kalabalıkları seyrederek evimize geri dönüyoruz. Saat zaten gece yarısını geçmiş. Yarın bu gezimizin en uzun yolculuğunu yapacağız. Budapeşte’den Üsküp’e  810 km. lik yolumuz var…

 

Biz bu kenti çok sevdik. Bir daha gelinecek kentler listesine aldık.

Birkaç Budapeşte fotosuyla sonlandıralım bu bölümü.