Filipinler gezi notları 3. bölümden devam...
BORACAY
El Nido’da 4
gece konakladık. Artık Boracay’a geçme zamanı geldi. Tur satışı yapan bir
acenteye havaalanına transfer ücretini sormuştuk. 800-1000 peso arası dedi. Biz
çok pahalı deyince en uygununun tricycle olduğunu söylemişti.
Ertesi gün otelin önünden 350 pesoya anlaştığımız
tricycle ile havaalanına geldik.
Havaalanı merkeze 7 km .
Verdiğimiz 1000 peso bir türlü
bozdurulamadı. Kimse bozuk para taşımıyor. Cüzdanımın köşesine sıkışmış 10
doları vererek, bunun 520 peso ettiğini anlattık. İnanın, “Ben bunu nerede
bozduracağım?” deyip nazlanarak aldı. (Bu arada gezdiğimiz tüm adalarda döviz
bozan yerler vardı.) El Nido havaalanı oldukça küçük. Air Swift adlı bir
şirketin pervaneli uçakları çalışıyor. Ayakkabıları bile çıkarttıran bir
güvenlikten geçerek terminale giriyorsunuz. 4 banko var. Biniş kartlarını
aldık. Bu uçuşta bagaj hakkımız 10
kg . 7 kg .
da el bagajı taşıyabiliyorsunuz. Bagajınız 1 kg . bile fazla olsa para istiyorlar.
Bagajları teslim ettikten sonra küçük
bir bekleme salonuna geçiyoruz. Klimalar son ayarda çalışıyor. Arka taraftaki
düzenlenmiş alanda çay, kahve, su, soğuk çay bedava. İsteyen istediğini alıp
içiyor. Bu alandan Cebu’ya, Manila’ya ve Boracay’a uçuş var.
Saat 13.00 da kalkan uçağımız yaklaşık bir
saatlik uçuştan sonra Panay Adası’nın Catalican Havaalanı’na indi. Gerçi kapıda
Boracay Havaalanı yazıyor ama biletlerde Catalican diyor.
Uçaktan inip 150 m . kadar yürüyerek geliş terminaline girdik. Bu
alanlarda uçaktan inen veya uçağa giden yolcuların güneşten korunması için
şemsiyeler var. Uçaktan iniş merdiveninin hemen yanında bulunan kutudan
şemsiyeyi alıp,terminale kadar olan mesafede güneşten korunuyorlar. Terminal
gelince, girişe konulmuş kutuya bırakılıyor. Uçağa giderken de terminalden alınıp
uçak girişinde bırakılıyor. Bizim gezimiz yağmur mevsiminin yeni bittiği
günlerde olduğu için fazla sıcak yoktu. Şemsiyeleri pek kullanan olmadı.
Havaalanı içinde
Boracay’a transfer pazarlayan insanlar, ayrıca bir de büro var. “Bus+Bot+Car”
transferi 700 peso. Hemen çıkışta aynı transferi 600 pesoya satmak istediler.
Etrafta sadece van tipi minibüsler var. Karşıda da yol ve deniz. Başka bir şey
görünmüyor. Bir an “Herhalde başka ulaşım araçları yok.” diye düşünsek de sol taraftaki
patikadan denize doğru ilerledik. Veee bingo. Tricycle lar orada. Görevliden
kişi başı 50 pesoya biletlerimizi alıp feribot iskelesine gittik. Bilet almak
için gişeye yöneldiğinizde ilk kontrolü polis yapıyor. Kimliğinize bakıldıktan
sonra ikinci kontrol noktasına geliyorsunuz. Burada pasaportunuzu ve
kalacağınız otelin rezervasyonunu gösterip kayıt oluyorsunuz. Görevliler kalabalık,
hızlı çalışıyorlar. Kuyruk olmuyor. Elimizin üzerine bir damga basıyorlar.
Artık bilet alabiliriz. Feribot bileti kişi başı 200 peso. Toplam 250 pesoya
Boracay’a geçmiş olacağız. Elimizdeki mührü koridorlardaki görevlilere gösterip,
işaret ettikleri yöne yürüyerek iskeleye çıkıyoruz. Feribot denildiği için
büyük bir şey bekliyorduk ama iskeleye daha önceki adalarda tura çıktığımız
teknelerin aynıları bağlı. Feribot dedikleri ufacık bir tekneymiş! Herkesle
birlikte biniyoruz. Bol rüzgarlı ve sallamalı 10 dakikalık yolculuktan sonra
Boracay’ın plastik iskelesine yanaşıyoruz.
Kalabalığı izleyip ağaçlıklı alana doğru
yürüyoruz. (Eğer ağır bir bagajınız varsa bu kumluk alanda zorlanırsınız.)
İlerde araç bekleyenlerin oluşturduğu kuyruğu göreceksiniz. Kuyruğu yöneten adama hangi otele
gideceğinizi söyleyip bekleyin. O sizi bir tricycle ile otelinize
gönderecektir. (150 peso, 2 kişi) Böylece 325 pesoya otelinize kadar
gideceksiniz. İki kişi toplam 650 peso. Havaalanı içinden transfer alsaydık
700+700= 1400, havaalanı çıkışından 600+600= 1200 peso ödeyecektik. Tercih
sizin.
Biz Boracay’da Lazy Dog adlı otelde kaldık. 2
kişilik oda kahvaltı dahil gecelik 1899 peso idi. Adanın doğusundaki Bulabog plajına
yakın, ortamı neşeli,temiz bir oteldi. Adanın merkezine 800 m . Merkezde deniz gören
bir otelde kalmak çok daha iyi olabilir.
OtelimizBulabog Plajı
Bulabog Plajı
Otel kaydımızı yaptırıp, bavulları odaya
bıraktıktan sonra önce doğu tarafındaki her zaman rüzgarlı olmasından dolayı
rüzgar sörfünün önemli merkezlerinden biri olan Bulabog Plajı’na gittik. Kısa
bir turdan sonra adanın batısına, dünyanın en güzel 4. plajı olduğu söylenen
“White Beach” gittik. Ününü hak eden bu
plajı günbatımını izlemek isteyenler doldurmuştu. Muhteşem bir gün batımını hep
birlikte izledik.
Sahil kenarındaki lokantalardan birinde, akşam yemeğimizi biralarımız eşliğinde yedik.
Gördüğümüz diğer adalara göre burası
daha kalabalık, daha canlı ve daha pahalıydı. Uzun sahil boyunca
yürüyerek etrafa bakındık. Cafe, bar, masaj salonu, hediyelik eşya satış
yerleri, mini marketler, seçtiğin balıkları pişiren lokantalar, seyyar
ızgaracılar… Ne ararsanız var. Davul, trampet, zil ve birkaç başka alet çalan
10-12 kişilik orkestralar sahil boyunca hem çalıp hem yürüyerek bahşiş
topluyorlar. İlk akşam ilginç gelmişti ama topluluk sayısı 3’e çıkıp geçişler
uzayınca, hep aynı tempodaki müzik kafa
şişirmeye başladı.
Ertesi gün için kişi başı 1000 pesoya tekne turu
ayarladıktan sonra biralarımızı alıp otele döndük. Zemin kattaki odamızın
bahçeye bakan balkonunda, otelde kalan gençlerin eğlenmesini izleyerek geceyi
sonlandırdık.
Tur görevlisi sabah 9.00’da bizi otelden aldı.
Sahilde tur tekneleri yan yana dizilmişti. Yarı belimize kadar suya girerek
tekneye ulaştık. Hava kapalı, hafif de rüzgar var. Önce adanın kuzeyine doğru
çıktık. Tekneye çarpan dalgalar
dağılarak üzerimize geliyor, ne kadar korunmaya çalışsak da ıslatıyordu.
Sırılsıklam halde zor yanaştığımız sahile çıktık. Nasıl olsa ıslandık diyerek
daldık denize. Teknenin geldiğini gören seyyar satıcıların bir kısmı, bizden
önce gelmiş tekneyi bırakarak yanımıza geldiler. Çakmak, boncuk, kolye, sigara,
su geçirmez torbalar, deniz kabuklarından yapılmış çeşitli süs eşyaları… Sıkı
bir pazarlıktan sonra 350 peso istenen deniz kabuklarını 100 pesoya aldık. 200
peso dedikleri mango suyunu da 50 pesoya indirdiler. Pazarlık şart… Sahilden
ayrıldıktan sonra açıkta demirledi teknemiz. Herkese şnorkel dağıtıldı. Hevesle
dip güzelliklerini izlemek için atladık denize. Coron’un, El Nido’nun o
muhteşem deniz altı güzelliklerini seyrettiğimizden olsa gerek burayı hiç
beğenmedik.
Herkes tekneye çıkınca uçağımızın indiği ada olan
Panay’a doğru yola çıktık. Dalga bir yandan, rüzgar bir yandan içimiz dışımıza
çıkmıştı vardığımızda. Öğlen yemeği buradaki tesiste! hazırlanmıştı. Balık,
midye, karides, tavuk şiş, pilav, salata ve çeşitli meyveler. Yanında
içebildiğin kadar şişe suyu ve kola. Bu turun en güzel tarafı bu yemekti. Yemek
sonrası biraz daha oyalanıp tekneye ilk bindiğimiz yere döndük. Toplam 4 saat süren bu tur yapılmasa
da olurmuş. Veya daha güneşli ve sakin bir havada yapılmalı.
Tekneye biniyoruz.
Sahil çok güzel.
Burada pazarlık şart.
Otele dönüp, dinlendikten sonra güneşi yine “White
Beach” de batırdık. Yol kenarındaki bir mekana oturup gelen geçene bakarak
yemeğimizi yedik. Buraya gelmeden önce
okuduğum yazılarda sineklere karşı sıkı önlem alınması gerektiği
belirtilmişti. Kaldığımız 14 gece boyunca sinekten hiç rahatsız olmadık. Bekli de
mevsim icabıdır, ne sivri, ne de kara sinek vardı. Sahil tenhalaşmaya
başlayınca otele döndük.
Buradaki 3. günümüzü havanın kapalı olması
nedeniyle Boracay’ı yayan gezmeye ayırdık. Sahile paralel 2. caddeyi, ara
sokakları yürüyerek dolaştık. Yorulduğumuzda kahve, bira molaları verdik.
İnsanlarla konuştuk. Kadını erkeği güler yüzlü, mutlu. Sizinle rahatlıkla
konuşuyorlar, yardımcı oluyorlar. Balık pazarını sorduğumuz bir kadın,
tezgahını bırakıp bizi götürdü. Herkes hayatından memnun, neşeli, cana yakın.
Boracay’da dönüş günü masaj yaptırmak için, otelin
yakınındaki bir kuaföre gittik. Buralarda kuaförler kadın erkek karışık. Biz
ayak masajı yaptırırken ( 1 saati 400 peso) karşı koltukta bir hanım saçlarını
boyatıyor, yanında ki koltukta da bir erkek tıraş oluyordu. Yanımızdaki
koltukta manikür, pedikür yaptıran hanımlar da vardı.
Dönüşte
akülü bir araç kiralayarak Boracay İskelesi’ne geldik. Akülü araçlar
benzinliye göre 100 peso daha pahalı. Pahalı ama hiç olmazsa gürültüsü yok, egzoz
dumanı yok. Bilet gişelerinin önünde indik. Karşıya geçmek için 125 pesoya
bilet aldık. Gelirken bindiğimiz gibi ufak bir tekneyle Panay Adası’na geçtik.
Burada bulunan tricycle durağından iki kişilik 75 pesoya bilet alarak, otelden
çıktıktan 45 dakika sonra havaalanına geldik. Burası indiğimizde gördüğümüz yer
değil, şehre daha yakın bir yer. Geliş ve gidiş terminalleri ayrı yerdeler. İki
saatte gideriz diye hesaplayıp otelden öyle çıkmıştık. Erken gelince terminale
girmeyip hemen karşısındaki mekana oturduk. Bedava hızlı internetten sonuna
kadar yararlanarak bir şeyler yedik.
Boracay fotoları
Balık pazarı
Tam zamanında kalkan uçağımız 50 dakika sonra Manila Havaalanı 3. terminale
indi. Havaalanından daha önce de kaldığımız Makati bölgesindeki Red Planet
Otel’e gitmek için hemen alanın önünde bulunan beyaz taksilere fiyat sorduk.
Hepsi 1800 peso istediler.
Zamanla ilgili sıkıntımız olmadığından biz de
sarı taksi kuyruğuna girdik. Burada 30 kadar demir, yere sabitlenmiş koltuk
var. Görevli gelen taksiye ilk
koltuktakileri bindiriyor. Boşalan yerler sırayla dolduruluyor. Bekleme uzun
sürse bile oturduğunuz için sıkıntı olmuyor. Bir saat on beş dakika sıra
bekleyerek gelen sarı taksiye bindik. Sarı taksiler, taksimetreyi açarak sizi
istediğiniz yere götürüyorlar. Beyaz taksilerin 1800 istediği otelimize sarı
taksi ile 1000 pesoya geldik.
İlk gelişimizde de kaldığımız bu otele
eşyalarımızı bırakıp Manila’nın gece hayatının yoğun yaşandığı P. Burgos
Sokağına gittik. Bu bölgede gece hayatı burada yaşanıyor. Ne isterseniz bulmanız mümkün. Sizin aramanıza gerek de yok.
Onlar sizi buluyor.
Sokağı çaprazdan gören, daha önce de takıldığımız
“Tekila Cafe” ye oturduk. Burası P. Burgos’la Durban sokağının kesiştiği yerde
güzel bir Meksika barı. Birer boritos (et dürüm gibi bir şey) arkasından
patates kızartması ve bira. Artık Filipinler’de son gecemiz. İki fazla bira
içmekte sakınca yok. Saat 23’e kadar oturduk. Mekan sahibiyle, hemen önümüzdeki
kaldırımda duran korumayla lafladık. Daha doğrusu arkadaşım konuştu, ben
öylesine baktım. Burada tüm barlarda en az bir tane silahlı koruma var.
Sabah
kahvaltısının ardından Makati Caddesinde dolaştık. Hafiften yağmur başlayınca
otele döndük. Otelin transfer servisinden ayarlanan araçla (500 peso) Manila
Havaalanı’na doğru yola çıktık. Trafik
fazla olmadığı için otelden havaalanı terminal 1’ e yarım saatte ulaştık.
Terminale girmeden önce pasaport ve bilet kontrolü yapılıyor. Daha sonra X
raydan geçiliyor. Havaalanı oldukça büyük. Pisti gören bir yere oturup
uçağımızın kalkış saatini bekledik.
Uçağa
binmeden önce Suudi görevliler tarafından el bagajlarımız tek tek arandı. Büyük
bir ihtimalle alkollü içecek aradılar. Hani gümrüksüz satış mağazalarından alıp
sırt çantamda götürürüm diye düşünüyorsanız, yapmayın.
Manila
saatiyle saat tam 16.00’
da havalandık. Uçak epey boş. Ortadaki dörtlü koltuklara uzandık. 11 saat süren çok çok rahat bir
yolculuktan sonra Türkiye saatiyle 23.00’da Cidde’ye indik. Otobüslerle
terminal binasına getirilip transit yolcu salonuna geçtik. İstanbul uçağı sabah
6.30’ da.
Kalabalık terminalde kah dolaşarak kah bulduğumuz koltuklarda kestirerek sabahı
ettik. Tam zamanında kalkan uçağımız saat 10.30’ da İstanbul Atatürk
Havaalanına indi.
Manila,
Coron, El Nido, Boracay’ı gezip, 14 gece konakladığımız Filipinler gezisinde masrafımız
ne oldu?
Filipinler’de
3 iç hat uçuşu + feribot geçişi için: 250 dolar, 14 gece otel konaklaması için
de 251 dolar, Tekne turları, yeme -
içme, gezme vs. için 420 dolar harcadım. Toplam maliyet: 921 dolar.
NOTLAR
İnsanlar
hep güler yüzlü, mutlu, yardım sever. Şort tişört ve terlikle gün geçiyor.
Adalarda ulaşım, yemek ve içki ucuz. En lüks
lokanta ile sokak tezgahları arasında 2-3 dolar fark var.
Egzoz
dumanı hayli rahatsız edici. Maske kullanılmalı.
Her
alışverişte pazarlık şart.
Ne
kadar dikkat ederseniz edin mideniz bozuluyor. İlaç alınmalı.
Biz
sinek görmedik ama tedbirli olunmalı.
Uçak
biletleri havaalanlarına girişte soruluyor, çıktılar yanınızda olsun.
Her
yerde klimalar en üst derecede çalıştırılıyor. Tedbirli olun.
Manila
Havaalanı’nda sarı taksileri bekleyin, kazıklanmazsınız.
Manila’da
trafiğin her zaman yoğun olduğunu unutmayın.
Bol
bol masaj yaptırın (40-70 TL arası.)
Tekne
turlarına katılın. Muhteşem resiflere şnorkel ile
dalın.
Bembeyaz
kumlarda sere serpe uzanıp güneşin tadını çıkarın.(Güneş kremini unutmayın.)
Tekne
turlarında su geçirmez çantaya ihtiyacınız olacak. Yoksa merak etmeyin
satıcılar sizi bulur. (Büyüklüğüne göre 20-50 TL arası.)
Su
altı güzelliklerini belgelemek için iyi bir kamera edinin.
Coron’da,
tur ve El Nido feribot biletlerini gelir gelmez alın.
Gezdiğimiz
üç adada da döviz bozan yerler vardı.
Elektrik
prizlerinde hem normal, hem de yassı uçlu için olanlarına rastladık.
Adalar, tur pazarlayan acentelerle dolu.
İstediğinizden tur alabilirsiniz pek fark etmiyor. Tekne çok kalabalık olmasın,
otel transferi yapılsın yeter.
Eğer kullanabiliyorsanız El Nido’da motor
kiralayıp çevredeki plajları da gezin. (Ehliyet soran yok. Pasaportunuzu
veriyorsunuz. Günlük 500 peso civarı.)
İnternet genelde zayıf.
Red Horse ve San Miguel biraları güzel.
Hoşçakalın,
“seyahatte kalın.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder