Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Aralık 2018 Pazartesi

FİLİPİNLER GEZİ NOTLARI 2 CORON


Filipinler Gezi Notları  1' den devam...

                                                          2. BÖLÜM

Kahvaltıdan sonra otelin transfer servisinden yararlanarak Manila Havaalanı 4. terminale 500 pesoya gittik. 4. terminal yurtiçi uçuşlara ayrılmış. Havaalanına girmeden önce  görevliler biletinizi ve kimliğinizi kontrol ediyor. X ray cihazından geçerek terminale giriyorsunuz. Havaalanları ve uçaklarda klimalar çok çalıştığı için aşırı serin oluyor. Mutlaka yanınızda üzerinize giyebileceğiniz bir şeyler olsun. 4. terminalde biniş kuyruğu çok uzundu. Bir saate yakın sıra bekledik. Havaalanına erken gelmekte yarar var.

Manila’dan Coron Busanga havaalanına Cebu Pacific’in pervaneli uçağı ile bir saatlik yolculuktan sonra vardık. Çok küçük bir havaalanı. Uçaktan inip 100 metre kadar yürüyüp terminale geliyorsunuz. Uçaktan indiğiniz merdivenin yanında şemsiyeler var. İsterseniz bu şemsiyelerden birini alıp, güneşten korunarak terminale gidiyor, oradaki kutuya şemsiyeyi bırakıyorsunuz. Bu şemsiye uygulaması diğer ada havaalanlarında da var.

Havaalanı çok kalabalıktı.

Alandan merkeze transferler van tipi minibüslerle yapılıyor. Hemen çıkışta ellerinde otel adları olan şoförler karşılıyor. Eğer bizim gibi otelden transfer almadıysanız, şoförlerin herhangi birine gideceğiniz otelin adını söyleyin. O sizi binmeniz gereken minibüse götürür. Merkezdeki bir otel için kişi başı 150 peso ödeniyor. Bunun dışında başka ulaşım aracı yok.
Araçlar konforlu. Klimalar çalışıyor. Yol  dar ve çok bozuktu. Bindiğimiz minibüs diğer uçağın gelmesini de bekledi. Başka yolcu çıkmayınca hareket ederek otelimizin önünde bizi bıraktı. Havaalanı merkeze 17 km.
Biz Coron’da “Coron Visitors Hotel” de kaldık. Merkeze yakın, temiz, görevliler güler yüzlü ve yardımcı oluyorlar. Kahvaltı hariç 2 kişi geceliği 1800 peso. Tur masası var. Tüm tekne turlarını ve El Nido feribot biletini otelden aldık. (Feribot biletini gitmeden bir gün önce mutlaka alın.) Lobide her zaman ücretsiz sallama çay ve kahve bulunuyor. Ana cadde üzerinde değil. Ara sokakta. Merkeze de 750 m. Yürümek istemezseniz kişi başı 10 pesoya tricycle ile gidebilirsiniz. Otelde masaj hizmeti de veriliyor. 1 saatlik masaj 700 peso.

Bu otelde kahvaltı fiyata dahil değildi. İki yumurtadan omlet ve kızartılıp tereyağ sürülmüş 2 dilim tost ekmeğinden oluşan kahvaltıya 120 peso ödedik.
Coron’da ilk gecemizde bazı internet sitelerinde de tavsiye edilen Sinugbasa Balay adlı lokantaya gittik. Merkezde San Agustin Caddesi üzerinde. Etrafı açık bir mekan. Girişte tabelalara bakarak siparişinizi veriyorsunuz. Size verilen numarayla boş masaların birine oturuyorsunuz. Siparişiniz hazırlanınca masadaki numaranıza bakarak garson getiriyor. Çatal, bıçak ve suyunuzu kendiniz alıyorsunuz. İlk akşam kocaman bir balık (1 kg.) deniz ürünleri pilavı ve 3 biraya 1100, ikinci akşam deniz ürünleri pilavı ve iki “fresh buka suyu” na 460 peso ödedik. Yemekler lezzetli ve doyurucuydu.


Buko suyu içiyorum.

Otele dönerken açık bulduğumuz bir tezgahtan teknede kullanmak için su geçirmez çantalardan aldık. 20 litrelik çanta 400 peso. (10-15-20-30 litrelikler var.) Her yerde satılıyor. Her rengi var. Biz yapmadık ama (450 dedi 400 verdik. Biraz uğraşsaydık daha ucuz da alabilirdik.) siz pazarlık yapmayı unutmayın.
Ertesi gün tur A’ ya çıktık. Sabah otelden aldılar. Tur bitiminde otele bıraktılar. Tur 900 peso. Sabah 8.30’ dan 16.30’a kadar sürdü. Kayangan Gölü ve isimlerini not almadığım 4 yer gezdik. İlk durağımız Kayangan gölüydü. Motorun yanaştığı yerden  164 basamak tırmanarak Filipinler'in tanıtımında kullanılan manzara fotolarının çekildiği tepeye çıktık.

 Göle ulaşmak için bu merdivenden çıkıyoruz.
     Manzara nefis

Burada fotoğraf çektirdikten sonra 204 basamak inerek Kayangan gölüne ulaştık. Can yelekleri olmadan girmenin yasak olduğu göl, gerçekten bir doğa harikası. Fotoğraflar çektikten sonra doyasıya yüzdük.

   Kayangan Gölü
     Kayangan Gölü


Bu sefer 204 basamak tırmanıp 164 basamak inerek teknenin yanına geldik. Teknelerin yanaştığı bu yerde su, kola, bira satılmakta. Ayrıca kızarmış muz ve bir çeşit dondurma da satılıyor. Fiyatlar biraz pahalı. (Şehirde 35 peso olan 1 litre su burada 80 peso.)
 
    Manzara olağanüstü
    Süpermarket


       Gezdiğimiz yerlerde doğa ve deniz çok güzeldi ama denizin altı çok daha güzeldi. Deniz gözlüğünüzü yanınıza almadan tekne turuna çıkmayın. (İsteyenler teknede de kiralayabiliyor.) Teknelerde kanolar da var. Gezmek isteyen kiralayabiliyor.
Öğlen yemeğini teknede veya yanaştığınız bir plajda veriyorlar. Balık, tavuk, karides, midye, patlıcan biber kızartması, ananas, karpuz vb. servis ediliyor. Ekmek niyetine de iki tencere haşlanmış pirinç. Sade olarak yenince pek bir şeye benzemeyen bu pirincin üzerine, masaya bol miktarda koyulan soslardan dökünce lezzetleniyor. Yemek molası sırasında teknelere yanaşan sandallardan su, cips, kola ve bira da alabilirsiniz.
    Öğlen yemeğimiz

        Tekne turu sonrası otelde biraz dinlendikten sonra tualu su kaplıcası olan Maquinit Hot Spring’e gitmeye karar verdik. Resepsiyondan çağırtığımız bir tricycle ile 500 pesoya anlaştık. Şehir dışındaki bu kaplıcaya bizi götürüp 2 saat bekleyecek ve geri getirecek.
Şehir dışına çıktıktan sonra bozuk yollardan epey ilerledikten sonra vardık kaplıcalara. Kaplıcalara giriş adam başı 200 peso. Temiz, tuvaleti, soyunma kabinleri olan düzenli bir yer. Etrafında dolaşıp, isterseniz  oturabileceğiniz  yerleri olan büyükçe bir havuz. Suyun sıcaklığı 40 derece. Hemen yanı başında deniz var. Sıcacık sulara kendimizi bırakıyoruz. Yorgunluğumuzun bu tuzlu, sıcak sulara karışarak gittiğini hissediyoruz.

    Kaplıcanın girişi

    Tuzlu sıcak su havuzu


İyice dinlendikten sonra giyinip kapıda bizi bekleyen aracımızla otele dönüyoruz.
Kaplıca hakkında son not: Güneşin tepede olduğu saatlerde buraya gelmeyin. Sıcak havuz ve kızgın güneş sizi canınızdan bezdirebilir.

Cron’da 2. gün tur A’ yı, 3. gün tur B’yi yaptık. 4. gün turlara katılmadık, otelden ayarladığımız tricycle ile Cebu Beach’e gittik. 40 dakikalık gayet bozuk bir yoldan geçerek ulaştığımız bu plaj turistlere  görmeleri için öneriliyor. Araç sizi oraya götürüyor, bekliyor ve geri getiriyor. 700 peso. Alana giriş adam başı 50 peso. Güzel,ağaçlıklı, piknik yapılacak yerler var. Kum güzel ancak deniz hiç de güzel değil. Sığ bir deniz. Git git diz boyunu geçmiyor. Hafif derinleşmeye başladığı yerler ise otlarla kaplı. Otların içinde yürümek zorundasınız. Yeterince derin olmadığı için yüzüp geçemiyorsunuz. Gidip görmeseniz hiçbir şey kaybetmiş olmazsınız. Denize giremediğimiz için Cebu Beach’te fazla oyalanmadık. İlk gün gidip çok beğendiğimiz kaplıcalara bir kez daha gittik.
     Cebu Plajı

Coron’da sokak lambası yok. Sokaklar dükkan ve vitrin ışıkları ile aydınlanıyor. Dükkanlar kapanınca her yer karalık. Kaldırım yok. Yollar bozuk ve oldukça dar. Motorlar, tricyclelar, mini vanlar üst üste. Yoğun bir eksoz dumanı var. Yanımızda maske getirmediğimize pişman olduk. Gözle görülebilen bir yoksulluk var. Evler derme çatma. Ama ne hikmetse insanların yüzü gülüyor. Herkesin halinden memnun ve mutlu bir havası var. İçinde bulundukları (bizce) olumsuz koşullara aldırmadan mutlu ve huzurlu yaşıyorlar.

     Çarşı içi



     Tur tekneleri böyle


     Deniz çok temiz

      Deniz altı güzellikleri

Burada kuaförler kadın erkek karışık. Kadınlarla beraber erkeklerde saçını kestirip, manikür, pedikür yaptırabiliyorlar. “Biz kimin kızından aşağı kalırız?” diyerek girdik ilk gördüğümüz kuaföre. Manikür ve pedikür yaptırdık. Ardından da ayak bakımı ve masajı. 65 yıllık ayaklarım böyle bakım görmemişti. Hepsi toplam 600 peso (60 Lira) tuttu. Ellerimiz, ayaklarımız, tırnaklarımız, topuklarımız tertemiz oldu. Sevdim ben bu işi.
Akşamları yemekten sonra ana caddeyi şöyle bir turlayıp, her hangi bir bara oturuyoruz. Gelen geçeni izleyerek bir iki bira içip otele dönüyoruz. Fazla gürültülü, cıstak cıstak müzik çalınan barlara giremiyoruz. Hemen başımız ağrımaya başlıyor. İhtiyarlıyor muyuz acaba?!!

                                                                                      Devamı 3. bölümde...



FİLİPİNLER GEZİ NOTLARI 1 MANİLA



           
Yüreğim bavulunu toplamış çoktan; ruhum sırtlamış çantasını...
"Uzaklar" çekiyor içimdeki seyyahın tasmasını...      Can Dündar

İçimdeki seyyah “Hadi” diyor. “Topla bavulunu, şöyle bir dolaş.  Gitmişken sıcak bir yerlere git. Kış sert geçecek, güneş depola.”
Uydum içimdeki seyyahın sözlerine. Kısa bir araştırmadan sonra Filipinlere gitmeye karar verdim. Arkadaşım da “tamam” deyince başladık hazırlıklara...
İlk önceliğimiz güzergahımızı belirlemek oldu. 7100 adası bulunan ülkenin neresine gidecektik? Nerede ne kadar kalacaktık? İnternette yayınlanmış gezi yazılarını inceleyerek güzergahımızı şöyle belirledik.

1  -    İstanbul’dan Manila’ya gidiş. 2 gece Manila’da konaklama. Uçakla Coron’ a geçiş.
2  -    Coron’da 4 gece konaklamanın ardından feribotla El Nido’ya geçiş.
3  -    El Nido’ da 4 gece konaklama.
4  -    Uçakla Boracay’ a geçiş.
5  -    Boracay’da 3 gece konaklama.
6  -    Uçakla Manila’ya geçiş 1 gece Manila’ da konaklama.
7  -    Ertesi  gün İstanbul’a dönüş. Toplam 14 gece konaklama, 2 gece uçak yolculuğu.

Gezi tarihini  de 26 Kasım - 12 Aralık 2018 olarak belirledik.

13 Eylül 2018 tarihinde biletleri aldık.
Saudi Havayollarından Cidde aktarmalı İstanbul – Manila gidiş, dönüş 420 Avro.
Manila – Coron (Cebu Pacific) 4320 peso (10 pesoyu 1 TL olarak hesapladık.)
El Nido – Boracay (Air Swift) 4260 peso
Boracay – Manila  (Cebu Pacific) 2850 peso

26 Kasım 2018’ de İstanbul’dan saat 12’de kalkan uçağımız 15.30’ da Cidde’ye indi. Suudi Arabistan’la aramızda saat farkı yok.
Cidde Havaalanında körük yok. Yolcular otobüsle terminale taşınıyorlar. Oldukça geniş bir alana yayılmış. (Dönüşte İstanbul uçağına binebilmek için terminalden uçağa otobüsle 20 dakikada gittik.)
Otobüsten inip terminal binasına girdiğinizde transit yolcular için ayrı bir bölüme yönlendiriliyorsunuz. Bu bölümdeki görevli, pasaportunuzu ve uçuş katınızı kontrol ettikten sonra üst kata çıkılıyor. Burada tekrar güvenlik kontrolünden geçtikten sonra yolcu salonuna geçmenize izin veriliyor.
Yüzlerce yolcunun beklediği terminal binası ne yazık ki oldukça küçük ve yetersiz. Yolcuların tamamı umre için Dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş Müslümanlar. Kadınlı erkekli yüzlerce kişi… Koltuklar yetmemiş, yerlerde oturuyorlar… Dört  kabinden oluşan tuvalette pisuvar yok. Ayrı bir abdest alma yeri olmadığı için lavabolarda abdest alınıyor. Tam bir karmaşa. Ufak bir bölüm de namaz kılmak için ayrılmış.
Her yıl gerek umre, gerek hac zamanı binlerce kişiyi ağırlayan bu alanın çok daha temiz, tertipli ve düzenli  olmasını bekliyor insan.
Terminalde telefon şarj noktaları, yiyecek içecek satılan dört dükkan, parfüm, çikolata, hurma… satılan gümrüksüz alışveriş yerleri var. Yirmiden fazla,  inen-kalkan uçakları görebileceğiniz, üzerinde uyunabilecek koltuk saydım. Klimalar aşırı çalışıyor. Her yer buz gibi. Tedbirli olmakta yarar var. Bu terminalde gidiş geliş, toplam 18 saat beklediğimiz için bu kadar ayrıntılı yazdım.




Cidde’den 23.00’ da kalkan uçağımız, 10 saat sonra Manila Havaalanı’na indi. Filipinler Türkiye’den 5 saat ileride. Uçakta dağıtılan “ARRIVAL CARD” larımızı pasaportla birlikte görevliye verdik. (Pasaport kontrolüne girmeden önce sol taraftaki masalarda bu kartlardan ve kalem var. Orada da doldurabilirsiniz.) Hiçbir şey sormadı, fotoğrafımızı çekip, parmak izi aldıktan sonra giriş damgasını vurdu. Gelmeden önce incelediğim bazı sitelerde (Hatta havaalanı sitesinde de) girişte yolcuların ateşinin ölçüldüğü, ayrıca gümrük formu da doldurulduğu yazıyordu. Biz böyle uygulamalarla karşılaşmadık.
Bir saati aşkın bekleyişten sonra valizlerimizi alıp gümrükten sorgusuz geçtik. İlk işimiz biraz para bozdurmak oldu. Havaalanıyla şehir merkezi arasında kur farkı yok. Hemen her yerde 1 dolar 51.90-52.00 peso yapıyor. (2018 Aralık)
Havaalanından, Makati bölgesindeki otelimize gitmek için sarı taksileri tercih ettik. Alanın hemen çıkışında göreceğiniz bu taksilere binmeden önce görevliye nereye gideceğinizi söylüyorsunuz, sırayla sizi gelen araçlara bindiriyor. Taksimetre ne yazarsa onu ödüyorsunuz. “Kazıklandım mı acaba?”  Hissini yaşamıyorsunuz. Kalabalık olursa biraz beklemek gerekiyor. Bunun yanında bir de beyaz renkli taksiler var. Ellerinde standart bir fiyat listesi, size gideceğiniz bölgeye göre fiyatı gösteriyorlar. 1800 peso isteyip pazarlıkla 1500 pesoya düştükleri yere, sarı taksiyle 920 pesoya gittik. Tercih sizin. İstediğinizi seçebilirsiniz.
Manila trafiğini görünce İstanbul “cennet” diyoruz. Öylesine kalabalık, karışık, kimin nereden geldiği belli olmayan bir trafik var. Üstüne üstlük yoğun bir egzoz dumanı. Gerek Manila’da gerek gezdiğimiz adalarda bu egzoz dumanı hep var oldu. Buralara gelirseniz öncelikle birer maske alın. Zaten insanların bir çoğu da maske ile dolaşıyor.
Manila’da Red Planet Makati Otelde kaldık. Kahvaltı dahil 2 kişi geceliği 36 dolar. Manila’nın eğlence bölgesi P. Burgos caddesinin yanında, temiz, konforlu, güvenli bir otel.

Odamıza yerleşip biraz dinlendikten sonra çevreyi dolaşmaya çıkıyoruz. Bulunduğumuz bölgede bar ve eğlence yerleri oldukça yoğun. P. Burgos Sokağı boyunca yürüyoruz. Türk lokantası da dahil çeşitli ulusların lokantaları var. Lokanta ve barlar, kaldırım kenarlarına masa, sandalye çıkarmışlar. Yoğun bir turist kalabalığı yok. Belli ki daha turist sezonu gelmemiş. Kaldırım kenarındaki masalardan birine oturup biralarımızı yudumlarken gelen geçeni seyrediyoruz.
    P.Burgos Sokağı

Yalova’dan yola çıkalı neredeyse 28 saat oldu. Yorgunluk kendini iyice hissettiriyor. En iyisi fazla oyalanmadan otele gidip uyumak…
Sabah saat 9’da uyanıyoruz. Otelimizin girişinde bulunan kafe – barda kahvaltımızı yapıyoruz. Fazla çeşit yok. Omlet söylüyoruz. Zeytinimizi de çıkarınca bize yetiyor.
Bu gün Manila’da Rizal Park’ı ve eski şehri gezeceğiz. Sonrasında da deniz kenarına inip turlayacağız. Rizal Park’a gitmek için otel resepsiyonundan “uber” çağırttırdık. 372 peso ödedik. (Park otele 7.5 km.)

Ermita bölgesinde yer alan Rizal Park  Manila’nın kalbi. Özgürlük savaşçısı, şair ve yazar olan Jose Rizal’ın İspanyollara karşı başlattığı özgürlük mücadelesinin merkezi.



Park içinde bulunan “Çin Bahçesi” ni de geziyoruz.
     Bahçenin girişi




Buranın hemen yanındaki “Japon Bahçesi” bakım nedeniyle kapalı olduğundan içeri giremedik.
 
        Parktan çıkıp sol taraftaki Intramuros Bölgesi’ne doğru yürüyoruz. “Intramuros bölgesi, beşgen şeklinde kurulu olan ve yaklaşık 4.5 km uzunluğunda surlar ile çevirili bir bölge. Manila’nın ilk kurulduğu yer ve şehrin en önemli turistik bölgesi. İspanyol Mimarisinin etkilerini hissediliyor. Giriş ücreti yok. Ayrıca çoğu gezilecek yer olan kiliseler, müzeler, hastaneler bu bölge içerisinde.”
“Lombardini!” adını verdiği 3 tekerlekli bisikletiyle Babi çıkıyor karşımıza. Sıkı bir pazarlıktan sonra saati 500 pesoya bizi gezdirmeye razı oluyor.
    Babi ve lombardinisi

Tüm bölgeyi toplam 2 saatte gezdiriyor bize Babi. Nerede ne olduğunu anlatıyor, poz verdirip fotoğraflarımızı çekiyor.

      Eski şehrin girişi
     De Dilao

     Manila Cathedral
     Manila Cathedral
   Fort Santiago
    Fort Santiago
  Japon'lar tarafından öldürülen 100.000 Filipinli anısına...

     Bambudan yapılmış bisiklet

San Agustin Kilisesi’ni, Manila Katedrali’ni, Santiago Kalesi’ni (Fort Santiago) ve diğer yerleri görüyoruz. “Bu kadar tarih yeter, bizi deniz kenarına götür Babi!” diyoruz. Deniz kenarında Harbor View Restaurant’ta denizle kucak kucağa oturup karnımızı doyuruyor, biralarımızı içiyoruz.
Önce paytona sonra da taksiye binerek ulaştığımız, Manila’ nın en büyük alışveriş merkezi olan “Mall of Asia” yı da şöyle bir dolaştıktan sonra otelimize dönüyoruz. Gece erken yatıyoruz. Yarı sabah Coron’a uçacağız...



    Yeni yıla hazırlanılıyor

     Otelin barı

    Jeepney denilen taşıma aracı
    Manila caddeleri