VARNA GEZİSİ NOTLARI...
Şu Varna deli etti beni,
divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti beni
divâne etti... Nazım Hikmet
divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti beni
divâne etti... Nazım Hikmet
Nazım hikmetin 1951-1957
yılları arasında tedavi ve dinleme amaçlı 4 kez geldiği Varna’ya sevgili eşimin
önce cesaret, sonra izin ve döviz vermesiyle 2015 Ağustos’unda kısa bir ziyaret
yaptım.
Hani demiş ya Nazım Hikmet:
teper ha babam teper
paralanmaz
teper taşlı yolları.
Bir vapur geçer Varna
önünden,
uy Karadeniz’in gümüş
telleri,
bir vapur geçer Boğaz’a
doğru.
Nazım usulcacık okşar vapuru,
yanar elleri…
Nazım’ın sürgün günlerinde “Neden Varna?” sorusuna memleket hasretiyle :
“Buradan boğaza giden
vapurları okşuyor, memlekete selam gönderiyor ve memleket havasını burada
soluyorum. ” dediği Varna Bulgaristan’ın
turizm başkenti. Sofya’dan sonra 2. büyük kenti. Karadeniz kıyısının
Antalya’sı.
Metro ile İstanbul otogarına
gelince merdivenlerden çıkıp sağa dönerseniz biraz ilerde Varna’ya seferleri
olan Nişikli ve Metro turizm yazıhanelerini görürsünüz. (119 ve 122 nolu yazıhaneler)
Metronun 09.00 ve 19.00’da , Nişikli’nin 9.00 ve 20.00’da Varna’ya otobüsü var.
Ücret 80 TL. Dönüş içinse Varna’dan 10.30 ve, 21.30 da kalkıyor otobüsler.
Ücret 50 Leva.
Nişikli Turizm’in Burgaz,Varna, Dobriç otobüsü saat tam
20.00’da otogardan hareket etti. Koca otobüste toplam 10 kişi ya var, ya yok.
İlk durak Çorlu. Çorlu’da otobüs tamamen doldu. Ergene, Kırklareli geçilerek
Dereköy sınır kapısına saat tam 24.00’
da ulaştık.
Kapıda 2 otobüs, 80-85 kişi
var. Tek sıra halinde iki gişede pasaportlara çıkış damgasını vurdurduk. Sınırda
çıkış harcı yatırmak için PTT açıktı. Küçük de olsa bir gümrüksüz satış
mağazası var.
Otobüs içinde çıkış
damgalarını kontrol eden görevliden sonra Bulgaristan sınır kapısına geldik.
Yüzümüze tek tek bakarak pasaportlarımızı toplayan gümrük görevlisi bürosunda
giriş damgalarını vurup pasaportları gönderdi. Hiç otobüsten inmedik. Tüm
çıkış, giriş işlemleri 45 dakikada biti. Bulgar gümrüğünden çıktıktan sonra
şoför döviz bozdurmak isteyen olup olmadığını sorarak açık bir döviz bürosu
önünde durdu.
1.91’den euro, 1.71’den dolar
ve 0.61’den de Türk lirasını bozuyorlar.
Sınırdan sonra Malko Tarnova’
ya kadar 9 km .’lik
yol çok dar ve hiçbir işaret yok. Malko Tarnova’dan sonra yol daha düzgün.
İşaretlemeler yapılmış. Tabelalar hem Kril hem de Latin Alfabeleriyle yazılmış.
Köy, kasaba adları, kalan mesafeler gösterilmiş.
Sınırdan Varna 202 km . Bu yol ortalama 4
saatte geçiliyor. Saat 20.00’da İstanbul otogarından başlayan yolculuğumuz saat
4.30’ da
Varna’da son buldu.
Otobüs, Varna’da önce şehir
merkezindeki Katedralin karşısında duruyor. Sonra otogara uğrayıp Dobriç’e
devem ediyor. Otogarla Katedral arası 1,7 km .
Varna’da Interhotel Cherno
More’da kahvaltı dahil geceliği 33,30 euroya kaldık. Otel Katedralden 10 dakikalık
yürüme mesafesinde. Merkezi bir yerde 11 katlı, içinde kumarhanesi de olan bir
bina. Sabah saat 5.00’da check-in yaptılar. Ödemenin leva ile yapılacağını
belirterek döviz büfeleri açılınca para bozdurup ödeme yapmamızı istediler. Her
nasılsa biz de bu anlatılanları anladık. Anahtarı alıp odaya çıktık.
Gerçi arama fırsatım olmadı
ama gezerken karşımıza da çıkmadı, Varna’da Nazım Hikmetin kaldığı ‘Bor Otel’.
Bakın ne yazmış bu otelde koca usta:
Şu Varna’da uyumanın yolu yok
geceleri
uyumanın yolu yok
yıldızların bolluğundan,
yakınlığından, parlaklığından
kumlukta hışırtısından ölü
dalgaların
sedefleriyle çakıllarıyla
tuzlu yosunlarıyla hışırtısı
denizde bir yürek gibi atan
motor sesinden
İstanbul’dan çıkıp boğazı
geçip
odamı dolduran anıların
yüzünden
kimisinin gözü yeşil,
kimisinin bilekleri kelepçeli
kimisinin bir mendil var
elinde
lavanta çiçeği kokuyor mendil
Şu Varna’da uyumanın yolu yok
gülüm
Şu Varna’da, Bor Oteli’nde
Ama biz çok yorgunduk, uyuduk
be Nazım Usta…
Saat 10.00’da otelden çıktık.
Açık bir döviz bürosu bulup para bozdurarak otel ücretini ödeyeceğiz. Döviz
bürosu ararken Katedralin tam karşısındaki turizm bürosunu gördük. Hem harita
aldık hem gezilecek yerleri harita üzerinde işaretlettirdik. Döviz bürosunun
yerini de öğrenince işimiz bitti.
Otel resepsiyonunda görevli
kız Türkçe biliyordu. Ondan kahvaltı yapabileceğimiz yerler hakkında bilgi de
aldık.
Otelimizin bulunduğu
Slivnitsa Bulvarı üzerinde biri sağda, biri solda 50 m .’lik mesafede iki Türk
lokantası var. Biz otelden çıkıp sola dönünce
50 m .
ilerdeki Elit Türkish Grill’e gittik.
Türkçe konuşuluyor, demleme
çay, çorba, her çeşit kebap var. Fiyatlar da uygun. Eee daha ne olacak ?!
Yine otelin tam karşısında
süper mini etekli kızların hizmet ettiği internet sitelerinde gidilmesi
önerilen Happy Bar-Grill de var. Burada da balıktan suşiye ne ararsanız mevcut.
Güzel, keyifli bir yer. Fish and cips ve iki biraya 15.65 leva ödedim.
Bu bulvar üzerinde bir de
Ziraat Bankası var. Ama ne yazık ki ATM’sinde Türkçe dil seçeneği yok. Hani bi
Fransa’da, İspanya’da olsa yadırgamam ama Bulgaristan’daki Ziraat Bankası
ATM’sinde Türkçe dil seçeneği olmamasını yadırgadım.
Parkın önü plaj. Gece de bu
plajlar bar ve diskolara dönüşüyor. Varna’nın gece hayatı buralarda yaşanıyor.
Varna yürüyerek gezilebilecek
bir şehir. Sokak adlarını gösteren tabelalar Kril Alfabesiyle birlikte Latin
Alfabesiyle de yazıldığından kaybolmazsınız. Kaybolsanız bile yanınızdan geçen
3-4 kişinin birinden Türkçe yardım alabilirsiniz.
Varna’da kaldığım Interhotel Cherno More otelin en üst katı
kahvaltı salonu. Akşam 22.30’a kadar da lokanta olarak hizmet veriyor. Hemen
bitişiğinde sabah 04.00’a kadar açık bir bar var. Manzara muhteşem. Bütün Varna
ayaklarınızın altında. Otelde kalmasanız bile buraya çıkıp manzarayı izleyin.
Otelin 2. katı kumarhane.
Öyle elini kolunu sallayarak giremiyorsun. Kapıdaki (Türkçe de bilen) görevli
pasaportunuzu alıyor, fotoğrafınızı çekip bilgisayara işliyor ve giriş kartı
veriyor. (Las Vegas’taki kumarhanelerin birçoğuna girdim, çıktım hiç kimse bir
şey sormadı.)
Varna’dan 409 nolu otobüs 9
numaralı yolu izleyerek 45-50 dakikada Golden Sands’a gidiyor. 15-20 dakikada
bir sefer var. 3 leva. Otobüse binip oturuyorsunuz, biletçi yanınıza geliyor.
Yol Varna’dan sonra bir müddet deniz kenarından devam ediyor. Kabakum
Kasabası’ndan sonra ormanlık alandan geçiyor. Belli bir yerde tam sağ yaparak 9
nolu yoldan ayrılıp Golden Sands’a sapıyor. Hemen sapakta durak var. Otelinizin
konumuna göre orada inebilirsiniz. İsterseniz son durağa kadar gidip, otobüsten
indikten sonra bir park içinden yürüyerek sahile ulaşabilirsiniz. Her iki
durakta taksi de var.
( Gel abi, buyur, bizde ucuz,
en iyisi bizimki….vb. yok.)
Her ülkeden turist var ama
Rus, Alman, Makedon turistler çoğunlukta. Tabii bol miktarda Türk turist de
var. Her büyük, yıldızlı otelin kumarhanesi var. En ünlüsü de sahildeki International
Hotel’in kumarhanesi. Nereden bakarsanız bakın bu çok katlı bina hemen göze
çarpıyor.
Sahilde Otel Admiral’in önünden kalkan mini trenle 4 levaya
sahil turu atabilirsiniz. Aynı bölgeden bineceğiniz bir başka mini tren ise iç
kesimlerdeki oteller arasında yarım saatlik tur yapıyor. Bu da 4 leva.
Kumsalın yol kenarından 4-5 metre deniz kenarından
ise 1 metrelik bölümlerini boydan boya ip çekerek ayırmışlar. İki ip arasına
otellere ve/ veya şahıslara ait şezlong ve şemsiyeler konulmuş. Bunlar
isteyenlere kiralanıyor. Günlük kirası şemsiye 8, şezlong 8, minder 3 leva.
Sadece şemsiye veya sadece şezlong kiralamak da mümkün. İplerin dışındaki alan
da kiralama yapmak istemeyenlere ayrılmış. Vatandaş kendi şemsiye ve şezlongunu
getirip bu alanlarda güneşleniyor.
Sahil boyunca açık masaj yerleri ve masaj yapan genç kızlar var. Masajın
30 dakikası 35, 60 dakikası 70 leva.
Mevsim normallerinin üzerinde
seyreden sıcaklıklar nedeniyle sahil hep kalabalık. Özellikle gençler denizin
ve güneşin tadını çıkarıyor. Gerek sahilde, gerekse akşam üzerleri giyim
tarzları gayet rahat. Sahilde üstsüzler, ip bikinililer arasında yüzüyor, gece
süper minililerle dans edebiliyorsunuz. Herkes
rahat, herkes kendi havasında.
Golden Sands’da Hotel
Varshava’da kahvaltı dahil 3 gecesi 84 euroya konakladım.
10 katlı bir bina. Sahile 500-
Beldenin her yerinde “Aldo” süpermarketleri var. Aradığınız her şeyi bulabiliyorsunuz. Diğer marketlerle de fiyat kıyaslaması yapmakta yarar var. Bazen fark olabiliyor.
Golden Sands’ta gece hayatı
bir başka. Her zevke ve yaşa göre eğlence var. Erotik barlar, gece kulüpleri,
parti mekanları, dansöz, her çeşit müziğin çalındığı mekanlar… Zevkinize göre
bir eğlence bulabilirsiniz.
Hiçbir şey yapmadan sadece sahilde yürümek bile oldukça
eğlenceli.
Akşam 20.00’de yemekle başlayan gece yaşamı, sabah
Üç gece kaldığım Golden
Sands’a aslında doyamadım, ancak eşimi de çok özledim. Bu yıllık yeter bu kadar
diyerek dönüş hazırlıklarına başladım.
Nişikli Turizm otobüsüyle
gelmiştim. Dönüşü Metro Turizm ile yapayım dedim.
Varna’da Katedralin hemen
karşısında Metro Turizm yazıhanesi var. Bulması gayet kolay. Uğradım. Burada
görevli güler yüzlü, kibar ve nazik Emel Hanım’dan Cuma sabah 10.30 otobüsüne
bilet aldım. Olmaz ama Varna’da karşılaşabileceğiniz herhangi bir sıkıntıda
Emel Hanım’ın yardımını isteyebilirsiniz.
Buraya gelirken kaşar peyniri
ve ceviz çok ucuz demişlerdi. Kapıkule Sofya güzergahında yol kenarlarında tekerlek tekerlek kaşar satanları da
görmüştüm. Ama inanın Varna yolu üzerinde bir tane bile kaşar satan tezgah
görmedim.
Kaşar sadece 300 gramlık paketler
halinde süpermarket raflarında vardı. Üzerinde kaşkaval yazan bu paketlerden inek kaşkavalı 5.60, keçi 5.90 koyun ise 6.20
levaydı.
Ceviz içini de Varna’da köylü
pazarında sadece bir tezgahta kilosu 28 levaya buldum. Ucuz mu, pahalı mı? Siz
karar verin.
Varna’da bir çok dükkanda
gülden üretilen krem, sabun, mum, parfüm…vb. göreceksiniz. Eşe dosta hediye
etmek için uygun objeler. Fiyatları da pek pahalı değil. Bunlar alınabilir.
Otogarın hemen yanında şehir mezarlığı,
arkasında da modern bir alışveriş merkezi var.
Dobriç’ten gelen Metro Turizm otobüsü 10.20’de
Varna’dan hareket etti. 14.30 ‘da sınırdaydık. Bulgar gümrüğüne girdik. Otobüsü
kapalı bir mekana çektiler. Herkes bavulunu, çantasını aldı. Sırayla x-ray
cihazından geçirdik. Bavullar tekrar bagaja kondu. Otobüse bindik. Görevli yine
yüzlerimize baka baka pasaportları topladı, gitti. İçerde bilgisayara
işlendikten sonra pasaportlar dağıtıldı, Türk tarafına geçtik.
Herkes otobüsten inerek
görevlilerin olduğu gişelere gidip giriş işlemlerini yaptırdı. Gümrüksüz
mağazadan sigara, içki alışverişi yapıldı. Otobüs ayrı bir bölüme çekildi. Herkes
yine bavul ve çantalarını aldı. Otobüsün tüm dolapları açıldı. Gümrük memuru
tarafından kontrol edildi. Herkes bavulunu x-ray cihazından geçirdi. Tekrar
bagaja yerleştirdi, yerine oturdu. Son kapıda görevli otobüse binerek giriş damgalarını tek tek kontrol etti ve
Türkiye’ye girmiş olduk.
Bulgar tarafında x-ray
cihazıyla ne arandığını pek anlayamadım ama, bizim tarafta özellikle içki ve et
arıyorlarmış. Eti bilmiyorum, içki gerçekten Bulgaristan’da ucuz. Ancak yurda
bir litreden fazla sokmak yasak. (Otobüsün buzdolabındaki 4 şişeyi görmediler.)
Sınır kapısından sonra tek
molayla saat 19.30’
da Esenlere geldik.
Yol boyunca otobüsün 2 nolu
koltuğunda oturdum. Gerçi hiç otobüs kullanmadım ama 45 yıldır ehliyetli araba
kullanırım ancak böyle araç kullanan şoför hiç görmedim.
9 saatlik yol boyunca hep
aynı şoför otobüsü kullandı. Yedek şoför vardı amma onun sadece ehliyeti
kullanıldı. Bulgaristan sınırları içinde yedek şoförün ehliyeti ile takometre
kaydı yapıldı. Türkiye’ye girince zaten arabayı kullanmakta olan şoför kendi
ehliyetini taktı.
Bulgaristan içinde arkadaş
hız kurallarına hiç uymadı. Takip mesafesi diye bir kavramdan zaten haberi yok.
Sağdan araç geçmekten hiç çekinmedi. Ama Allahı var polis noktalarının olduğu
yerlerde kurallara tam uydu. ( O yollarda epey eski bir şoför herhalde,
karşıdan her gelen otobüs şoförü selam verdi.)
Elinde çift telefon, bi
birinle bi ötekinle sağa sola telefon etti. Sürüş anında kalem kağıt not aldı.
Yanındaki misafiriyle sohbet etti. Otobüsü de bu arada kullandı…
Bir daha Metro Turizm mi?
Allah korusun…
Dil sorunu yaşamazsınız. Hele
birazda olsa İngilizce biliyorsanız yeni arkadaşlıklara kucak açarsınız.
şu Varna deli etti beni,
divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti beni
divâne etti... Nazım Hikmet
divâne etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda "Ha uşaklar!" Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islâh be, islâh be hâlim...
Şu Varna deli etti beni
divâne etti... Nazım Hikmet
“Seyahatte kalın.”