Bugün Berlin’den yola çıkıp önce
Hamburg’a sonra da Hamburg’un 110
km . kuzeyindeki Jagel adlı bir köye gideceğiz.
Berlin
Hamburg arası 285 km .
53.504486,11.082892 koordinatıyla yola çıkıyoruz. Burası Berlin’den 215 km . mesafede Wittenburg
adlı bir kasabada Lidl marketinin otoparkı. Yanında Aldi de var. Her iki market de Avrupa’nın ucuz
alışveriş yerleri. Yiyecekten giyime aranılan bulunuyor.
Bu
marketlerde epeyce oyalandıktan sonra Hamburg’ a doğru hareket ediyoruz.
Hamburg’da
ilk durağımız merkez tren istasyonunun karşı tarafındaki Satrün mağazasının park yeri. Arabayı buraya bıraktıktan sonra trafiğe
kapalı alışveriş caddesi Mönckebergstrasse üzerinden etrafa bakına bakına Rathausmarkt’a
doğru ilerliyoruz. Eşimle birlikte daha önce de Hamburg’a birkaç sefer gelidiğimiz
için hatıralar canlanıyor. ‘Bak burada şu vardı, burada şunu yapmıştık….’
Konuşa konuşa ilerliyoruz.
Meydana
varmadan soldaki Hauptkirche Sankt Petri’ yi geziyoruz.
Belediye
binasının olduğu Rathausmarkt her zamanki gibi kalabalık. Meydanı ve çevresini
dolaştıktan sonra alışveriş için hanımları serbest bırakıp 2 saat sonra
buluşmayı kararlaştırıyoruz.
Biz
tekrar geri dönerek Satrün mağazasından hanımın telefonu için kılıf alıyoruz.
Sim kartı da kestirip Berlin’den aldığım
yeni telefona taktırıyoruz. Tüm bu işlemleri mağazada çalışan Türk gençlerden
biriyle hallediyoruz. Her zaman söylediğim gibi, Almanya’ da dil sıkıntısı
çekilmez. ‘Türkçe bilen var mı?’ diye bağırsanız üç beş kişi bulursunuz. İstasyonun
ön tarafındaki “Gaziantep Kebap Salonu, Beyti Mangal, Sait Köfte, Sönmez
Market…” gibi Türk iş yerlerinin de bulunduğu Steindam caddesini geziyoruz…
Hanımlarla
buluştuktan sonra, 53.550141,9.969051 koordinatıyla Hamburg’un dünyaca meşhur
kırmızı noktalı bölgesi St. Pauli’ deki Reeperbahn caddesinin başına geliyoruz.
Cadde üzerinde ve caddenin sonunda park yerleri var.
Bölgeyi
etraflıca gezdikten sonra teyze oğlu ile buluşmak üzere yola çıkıyoruz.
Hamburg’un
110 km .
kadar kuzeyinde Jagel adlı çok şirin bir köyde su kayağı tesisi var teyze
oğlunun.
3
gece orada konaklayıp, bir gün diğer teyze oğullarının iş yerlerinin olduğu
Damp kasabasını gezeceğiz. Bir gün de Kopenhang’a gidip döneceğiz. Jagel’ le
Danimarka sınırı 20 km .
Telefon
ederek mangalı yakıp, rakıyı soğutmasını tembih ediyoruz.
1.30
saat sonra evdeyiz. Odalarımıza yerleşip duş aldıktan sonra mangal başına
geçiyoruz.
Gecenin
ilerleyen saatlerine dek sürüyor muhabbet.
Güzel
bir kahvaltının ardından diğer teyze oğullarını görmek için 40 km . kadar uzakta Baltık
Denizi kenarındaki bir kasaba olan Damp’a gidiyoruz.
En
küçük teyze oğlunun orada “karavan kamping” i var. Büyük teyze oğlu da cafe
restaurant çalıştırıyor.
Teyze oğlunun karavan parkı
Hep
birlikte yenen yemekten sonra Jagel’e
dönüyoruz. Dönüş yolunda teyzeoğlu ‘Hadi Schleswig’i de gezelim’ deyince hiç
itiraz etmiyoruz. Almanya’nın kuzeyindeki bu küçük şehir bizi kendine hayran
bırakıyor.
Yorgun
ama mutlu eve dönüyoruz. Bir iki kadehle yorgunluğumuzu attıktan sonra
dinlenmeye çekiliyoruz.
Ertesi
gün erkenden Kopenhag’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız 55.393724,10.388568
koordinatındaki Odense Anderson Bahçeleri.
Odense, Danimarka'nın
üçüncü büyük şehridir. Nüfusu 150 binden fazladır. Ayrı zamanda Fyn adalarının
başkentidir. Ünlü yazar ve şair Hans Christian Andersen, 2 Nisan
1805 günü
Odense şehrinde doğmuştur. Odense şehrinin 2010 nüfus sayımına göre nüfusu
166.305 tir.(Vikipedi)
Bardaktan
boşalırcasına yağmur yağıyor. Navigasyon bir ara sapıtıyor veya ben yanlış
anlıyorum, otoyolda ters yöne giriyoruz.
Otoyoldan
çıkıp ara yollarda epey gezindikten sonra yolu doğrultuyoruz.
Daha
önce de bu yoldan Danimarka’nın Almanya’ya en yakın şehri Aabenraa’ ya
gitmiştim. Arabadakilere sınırdan elimizi kolumuzu sallayarak geçeceğiz. Hiç
kontrol yok, derken polis durduruverdi. İşaret ettiği yere çektim arabayı.
Camı
hafif aralayıp ellerim direksiyonun üzerinde bekledim yanıma gelmesini.
(Amerika’da, polis durdurduğu zaman böyle yapmam tembihlenmişti.)
Geldi,
arabanın içine hızlıca bir göz attı. Pasaportları istedi, aldı ilerideki ofise
gitti. Beş dakika kadar sonra geri geldi, ehliyeti istedi, aldı gitti.
Bir
müddet sonra pasaportlar elinde ofisten çıktı. Bir başka polisi yanına gitti.
Pasaportları gösterdi. Artık öbürü ne dediyse, ehliyeti ve pasaportları geri
verdi, iyi yolculuklar diledi. Toplam 20- 25 dakika oyalandık.
Daha
sonra kendi aramızda, polisin yeşil pasaportun ne olduğunu bilmediği için vize
aradığı o yüzden oyalandığımız yorumunu yaptık.
Hem
başta yolu şaşırmamız hem de bu kontrol işi bize epey vakit kaybettirdiği için
Odense’ye uğramaktan vazgeçtik. Andersen’in evini ve müzesini onun biraz
yukarısındaki besteci Carl Nielsen müzesini gezecektik. Siz giderseniz bizim
yerimize de gezin.
55.689396,12.598455
koordinatıyla Kopenhag’a doğru devam ettik. Odense’ye gelirken uzun bir
köprüden geçmiştik. Ücretsizdi. Osmangazi Köprüsünü andık. Odense’den sonra,
Nyborg kentinde bir köprüye daha girdik. Toplam uzunluk 17 km . Geçiş ücreti 30 euro.
Dönüşte de aynı parayı ödüyorsunuz.
Jagel’
den 355 km . sonra Kopenhag’a
vardık. Navinin yol göstericiliğinde şehir içinde ilerliyoruz. Kırmızı ışıkta
yanımdaki arabayı kullanan genç: “Abi hoş geldiniz. Bu yaşıma kadar burada bir
34 plakalı TIR, bir de sizi gördüm. Nasıl yardım edebilirim?” demez mi. Hepimiz
şaşırdık, sevindik. İsteğim üzerine limandaki park yerine kadar bizi götürdü.
Teşekkür ettik, ayrıldık.
Arabayı
park ettik. Makineden fişi alıp dışarıdan görünecek şekilde arabaya bıraktıktan
sonra yüzümüz denize dönük sola yürüyerek 450 m . sonra
Kopenhang’ın simgesi olan “The Little Mermaid” küçük deniz kızı heykelini gördük. Fotoğraflar
çektik.
“Küçük Deniz Kızı” nı gördükten sonra geri dönerek
“Gefion Fountain”i (çeşme) hemen yanında St. Alban’s Church’ü gezdik.. Biraz
ilerde “Museum of Danish Resistance” yi dıştan seyrettikten sonra hemen karşıdaki Amaliegade caddesinden yürüyerek
“Amelienborg” meydanına çıktık. Meydanın 4 tarafındaki binaları gezdik.
Ortadaki heykeli fotoğrafladık. Tam karşıdaki Frederik Church’e giderek içini
ve etrafını gezdik. (Bu arada ben tekrar park yerine gidip makineye para atarak
yeni park fişi aldım.)
Kiliseye
arkan dönük sağa doğru (Bredgade) yürüdük. Soldaki heykelli sokağa da göz attık.
Sonra sola kanal boyuna doğru dönüp her iki yakadan da yürüdük. Rengarenk
sıralanmış evlerin fotoğraflarını çektik.
Kanal
boyunda gezerken karnımız acıktı. Hanım da makarna yiyelim deyince bir İtalyan
lokantasına oturduk. Önümüzde kanal manzarası, elimizde dilini anlamadığımız
bir menü. Bir şekilde 3 makarna, bir pizza sipariş edip afiyetle yedik. Masraf
olmasın diye 2 şişe su içtik. Hesap 100 euro. Gözlerimiz fal taşı gibi açıldı. Kuzu
kuzu hesabı ödeyip, bir daha gelirsem öp beni diyerek kalktık.
Kanalın
yanından yürüyerek meydana çıkıp sola dönüp yürüdük. Önünde iki oturan adam
heykeli olan binayı geçtikten sonra çatısında MAGASIN_DU_NORD yazan binanın
önüne gelip araçların geliş yönüne doğru yürüyerek 2. sokağa saptık. Burası Stroget sokağıdır.
“Kopenhag Gezilecek & Görülecek Yerler
ikinci sırasında bulunan Stroget Sokağı, Kopenhag’ın en eğlenceli ve cıvıl
cıvıl sokağı, aynı zamanda Dünya’nın en uzun trafiğe kapalı alışveriş
caddelerinden biri.
Sokağın her köşe başında bir gösteriye
rastlayabilirsiniz. Sokak müzisyenleri, dans gösterisi yapanlar ve sihirbazlar
bu caddenin ayrılmaz parçaları.
Caddeyi
boydan boya geziyoruz. Hediyelik eşya satıcılarından magnetler alıyoruz. Kopenhag’da
euro geçmiyor. Teyze oğlunun verdiği kronları harcıyoruz.
Sokak
gezisi bitince denize kenarından yürüyüp kanalın
karşı tarafındaki opera binasını uzaktan seyrediyoruz.
Artık geri dönüş saati
yaklaşıyor. Elbette Kopenhag’ın gezilecek yerleri bu kadar değil.
Nüfusu yaklaşık olarak 5 milyon olan bu ülkede, insanların 1/3’ü
başkent Kopenhag’da yaşıyor. Daha gezilecek çok yer var ama bize bu kadarı
yeter deyip dönüş yolculuğuna başlıyoruz.
Sabah sağanak halinde yağan yağmur durduğu için gerek gezerken
gerekse dönüş yolunda sıkıntı çekmiyoruz. 4.30 saatlik bir yolculuktan sonra
Jagel’de, göl kenarında kurulmuş masaya oturuyoruz.
Gezimizin 3 günlük bu bölümü gerçekten harika geçti. Teyze oğlu
Cengiz, bizi mükemmel ötesi ağırladı. Kendisi ve ailesi bizi ağırlamak için
seferber oldular. Buradan hepsine tekrar teşekkür ediyoruz.
Sabah Amsterdam’a doğru yola çıkacağız. Masa etrafında son
sohbetlerle birlikte son yudumlarımızı da içip yatıyoruz.
Jagel' den Amsterdam'a 7. bölümde...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder