Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

4 Ocak 2019 Cuma

FİLİPİNLER GEZİ NOTLARI 4 BORACAY



Filipinler gezi notları 3. bölümden devam...
                                     
                                                          

BORACAY


El Nido’da 4 gece konakladık. Artık Boracay’a geçme zamanı geldi. Tur satışı yapan bir acenteye havaalanına transfer ücretini sormuştuk. 800-1000 peso arası dedi. Biz çok pahalı deyince en uygununun tricycle olduğunu söylemişti.
Ertesi gün otelin önünden 350 pesoya anlaştığımız tricycle ile  havaalanına geldik. Havaalanı merkeze 7 km.  Verdiğimiz 1000 peso bir türlü bozdurulamadı. Kimse bozuk para taşımıyor. Cüzdanımın köşesine sıkışmış 10 doları vererek, bunun 520 peso ettiğini anlattık. İnanın, “Ben bunu nerede bozduracağım?” deyip nazlanarak aldı. (Bu arada gezdiğimiz tüm adalarda döviz bozan yerler vardı.) El Nido havaalanı oldukça küçük. Air Swift adlı bir şirketin pervaneli uçakları çalışıyor. Ayakkabıları bile çıkarttıran bir güvenlikten geçerek terminale giriyorsunuz. 4 banko var. Biniş kartlarını aldık. Bu uçuşta bagaj hakkımız 10 kg. 7 kg. da el bagajı taşıyabiliyorsunuz. Bagajınız 1 kg. bile fazla olsa para istiyorlar. Bagajları teslim ettikten sonra  küçük bir bekleme salonuna geçiyoruz. Klimalar son ayarda çalışıyor. Arka taraftaki düzenlenmiş alanda çay, kahve, su, soğuk çay bedava. İsteyen istediğini alıp içiyor. Bu alandan Cebu’ya, Manila’ya ve Boracay’a uçuş var.
Saat 13.00 da kalkan uçağımız yaklaşık bir saatlik uçuştan sonra Panay Adası’nın Catalican Havaalanı’na indi. Gerçi kapıda Boracay Havaalanı yazıyor ama biletlerde Catalican diyor.


Uçaktan inip 150 m.  kadar yürüyerek geliş terminaline girdik. Bu alanlarda uçaktan inen veya uçağa giden yolcuların güneşten korunması için şemsiyeler var. Uçaktan iniş merdiveninin hemen yanında bulunan kutudan şemsiyeyi alıp,terminale kadar olan mesafede güneşten korunuyorlar. Terminal gelince, girişe konulmuş kutuya bırakılıyor. Uçağa giderken de terminalden alınıp uçak girişinde bırakılıyor. Bizim gezimiz yağmur mevsiminin yeni bittiği günlerde olduğu için fazla sıcak yoktu. Şemsiyeleri pek kullanan olmadı.

Havaalanı içinde Boracay’a transfer pazarlayan insanlar, ayrıca bir de büro var. “Bus+Bot+Car” transferi 700 peso. Hemen çıkışta aynı transferi 600 pesoya satmak istediler. Etrafta sadece van tipi minibüsler var. Karşıda da yol ve deniz. Başka bir şey görünmüyor. Bir an “Herhalde başka ulaşım araçları yok.” diye düşünsek de sol taraftaki patikadan denize doğru ilerledik. Veee bingo. Tricycle lar orada. Görevliden kişi başı 50 pesoya biletlerimizi alıp feribot iskelesine gittik. Bilet almak için gişeye yöneldiğinizde ilk kontrolü polis yapıyor. Kimliğinize bakıldıktan sonra ikinci kontrol noktasına geliyorsunuz. Burada pasaportunuzu ve kalacağınız otelin rezervasyonunu gösterip kayıt oluyorsunuz. Görevliler kalabalık, hızlı çalışıyorlar. Kuyruk olmuyor. Elimizin üzerine bir damga basıyorlar. Artık bilet alabiliriz. Feribot bileti kişi başı 200 peso. Toplam 250 pesoya Boracay’a geçmiş olacağız. Elimizdeki mührü koridorlardaki görevlilere gösterip, işaret ettikleri yöne yürüyerek iskeleye çıkıyoruz. Feribot denildiği için büyük bir şey bekliyorduk ama iskeleye daha önceki adalarda tura çıktığımız teknelerin aynıları bağlı. Feribot dedikleri ufacık bir tekneymiş! Herkesle birlikte biniyoruz. Bol rüzgarlı ve sallamalı 10 dakikalık yolculuktan sonra Boracay’ın plastik iskelesine yanaşıyoruz. 


Kalabalığı izleyip ağaçlıklı alana doğru yürüyoruz. (Eğer ağır bir bagajınız varsa bu kumluk alanda zorlanırsınız.) İlerde araç bekleyenlerin oluşturduğu kuyruğu göreceksiniz.  Kuyruğu yöneten adama hangi otele gideceğinizi söyleyip bekleyin. O sizi bir tricycle ile otelinize gönderecektir. (150 peso, 2 kişi) Böylece 325 pesoya otelinize kadar gideceksiniz. İki kişi toplam 650 peso. Havaalanı içinden transfer alsaydık 700+700= 1400, havaalanı çıkışından 600+600= 1200 peso ödeyecektik. Tercih sizin.

Biz Boracay’da Lazy Dog adlı otelde kaldık. 2 kişilik oda kahvaltı dahil gecelik 1899 peso idi. Adanın doğusundaki Bulabog plajına yakın, ortamı neşeli,temiz bir oteldi. Adanın merkezine 800 m. Merkezde deniz gören bir otelde kalmak çok daha iyi olabilir.
          Otelimiz


       Bulabog Plajı
     Bulabog Plajı



Otel kaydımızı yaptırıp, bavulları odaya bıraktıktan sonra önce doğu tarafındaki her zaman rüzgarlı olmasından dolayı rüzgar sörfünün önemli merkezlerinden biri olan Bulabog Plajı’na gittik. Kısa bir turdan sonra adanın batısına, dünyanın en güzel 4. plajı olduğu söylenen “White  Beach” gittik. Ününü hak eden bu plajı günbatımını izlemek isteyenler doldurmuştu. Muhteşem bir gün batımını hep birlikte izledik.



Sahil kenarındaki lokantalardan birinde,  akşam yemeğimizi biralarımız eşliğinde yedik. Gördüğümüz diğer adalara göre burası  daha kalabalık, daha canlı ve daha pahalıydı. Uzun sahil boyunca yürüyerek etrafa bakındık. Cafe, bar, masaj salonu, hediyelik eşya satış yerleri, mini marketler, seçtiğin balıkları pişiren lokantalar, seyyar ızgaracılar… Ne ararsanız var. Davul, trampet, zil ve birkaç başka alet çalan 10-12 kişilik orkestralar sahil boyunca hem çalıp hem yürüyerek bahşiş topluyorlar. İlk akşam ilginç gelmişti ama topluluk sayısı 3’e çıkıp geçişler uzayınca, hep aynı tempodaki  müzik kafa şişirmeye başladı.

Ertesi gün için kişi başı 1000 pesoya tekne turu ayarladıktan sonra biralarımızı alıp otele döndük. Zemin kattaki odamızın bahçeye bakan balkonunda, otelde kalan gençlerin eğlenmesini izleyerek geceyi sonlandırdık.
Tur görevlisi sabah 9.00’da bizi otelden aldı. Sahilde tur tekneleri yan yana dizilmişti. Yarı belimize kadar suya girerek tekneye ulaştık. Hava kapalı, hafif de rüzgar var. Önce adanın kuzeyine doğru çıktık. Tekneye çarpan dalgalar  dağılarak üzerimize geliyor, ne kadar korunmaya çalışsak da ıslatıyordu. Sırılsıklam halde zor yanaştığımız sahile çıktık. Nasıl olsa ıslandık diyerek daldık denize. Teknenin geldiğini gören seyyar satıcıların bir kısmı, bizden önce gelmiş tekneyi bırakarak yanımıza geldiler. Çakmak, boncuk, kolye, sigara, su geçirmez torbalar, deniz kabuklarından yapılmış çeşitli süs eşyaları… Sıkı bir pazarlıktan sonra 350 peso istenen deniz kabuklarını 100 pesoya aldık. 200 peso dedikleri mango suyunu da 50 pesoya indirdiler. Pazarlık şart… Sahilden ayrıldıktan sonra açıkta demirledi teknemiz. Herkese şnorkel dağıtıldı. Hevesle dip güzelliklerini izlemek için atladık denize. Coron’un, El Nido’nun o muhteşem deniz altı güzelliklerini seyrettiğimizden olsa gerek burayı hiç beğenmedik.
Herkes tekneye çıkınca uçağımızın indiği ada olan Panay’a doğru yola çıktık. Dalga bir yandan, rüzgar bir yandan içimiz dışımıza çıkmıştı vardığımızda. Öğlen yemeği buradaki tesiste! hazırlanmıştı. Balık, midye, karides, tavuk şiş, pilav, salata ve çeşitli meyveler. Yanında içebildiğin kadar şişe suyu ve kola. Bu turun en güzel tarafı bu yemekti. Yemek sonrası biraz daha oyalanıp tekneye ilk bindiğimiz yere  döndük. Toplam 4 saat süren bu tur yapılmasa da olurmuş. Veya daha güneşli ve sakin bir havada yapılmalı.

     Tekneye biniyoruz.
      Sahil çok güzel.
     Burada pazarlık şart.


Otele dönüp, dinlendikten sonra güneşi yine “White Beach” de batırdık. Yol kenarındaki bir mekana oturup gelen geçene bakarak yemeğimizi yedik. Buraya gelmeden önce  okuduğum yazılarda sineklere karşı sıkı önlem alınması gerektiği belirtilmişti. Kaldığımız 14 gece boyunca sinekten hiç rahatsız olmadık. Bekli de mevsim icabıdır, ne sivri, ne de kara sinek vardı. Sahil tenhalaşmaya başlayınca otele döndük.

Buradaki 3. günümüzü havanın kapalı olması nedeniyle Boracay’ı yayan gezmeye ayırdık. Sahile paralel 2. caddeyi, ara sokakları yürüyerek dolaştık. Yorulduğumuzda kahve, bira molaları verdik. İnsanlarla konuştuk. Kadını erkeği güler yüzlü, mutlu. Sizinle rahatlıkla konuşuyorlar, yardımcı oluyorlar. Balık pazarını sorduğumuz bir kadın, tezgahını bırakıp bizi götürdü. Herkes hayatından memnun, neşeli, cana yakın.
Boracay’da dönüş günü masaj yaptırmak için, otelin yakınındaki bir kuaföre gittik. Buralarda kuaförler kadın erkek karışık. Biz ayak masajı yaptırırken ( 1 saati 400 peso) karşı koltukta bir hanım saçlarını boyatıyor, yanında ki koltukta da bir erkek tıraş oluyordu. Yanımızdaki koltukta manikür, pedikür yaptıran hanımlar da vardı.
Dönüşte  akülü bir araç kiralayarak Boracay İskelesi’ne geldik. Akülü araçlar benzinliye göre 100 peso daha pahalı. Pahalı ama hiç olmazsa gürültüsü yok, egzoz dumanı yok. Bilet gişelerinin önünde indik. Karşıya geçmek için 125 pesoya bilet aldık. Gelirken bindiğimiz gibi ufak bir tekneyle Panay Adası’na geçtik. Burada bulunan tricycle durağından iki kişilik 75 pesoya bilet alarak, otelden çıktıktan 45 dakika sonra havaalanına geldik. Burası indiğimizde gördüğümüz yer değil, şehre daha yakın bir yer. Geliş ve gidiş terminalleri ayrı yerdeler. İki saatte gideriz diye hesaplayıp otelden öyle çıkmıştık. Erken gelince terminale girmeyip hemen karşısındaki mekana oturduk. Bedava hızlı internetten sonuna kadar yararlanarak bir şeyler yedik. 
      
    Boracay fotoları

   









      Balık pazarı

Tam zamanında kalkan uçağımız  50 dakika sonra Manila Havaalanı 3. terminale indi. Havaalanından daha önce de kaldığımız Makati bölgesindeki Red Planet Otel’e gitmek için hemen alanın önünde bulunan beyaz taksilere fiyat sorduk. Hepsi 1800 peso istediler.

Zamanla ilgili sıkıntımız olmadığından biz de sarı taksi kuyruğuna girdik. Burada 30 kadar demir, yere sabitlenmiş koltuk var. Görevli gelen taksiye  ilk koltuktakileri bindiriyor. Boşalan yerler sırayla dolduruluyor. Bekleme uzun sürse bile oturduğunuz için sıkıntı olmuyor. Bir saat on beş dakika sıra bekleyerek gelen sarı taksiye bindik. Sarı taksiler, taksimetreyi açarak sizi istediğiniz yere götürüyorlar. Beyaz taksilerin 1800 istediği otelimize sarı taksi ile 1000 pesoya geldik.
İlk gelişimizde de kaldığımız bu otele eşyalarımızı bırakıp Manila’nın gece hayatının yoğun yaşandığı P. Burgos Sokağına gittik. Bu bölgede gece hayatı burada yaşanıyor. Ne isterseniz  bulmanız mümkün. Sizin aramanıza gerek de yok. Onlar sizi buluyor.
Sokağı çaprazdan gören, daha önce de takıldığımız “Tekila Cafe” ye oturduk. Burası P. Burgos’la Durban sokağının kesiştiği yerde güzel bir Meksika barı. Birer boritos (et dürüm gibi bir şey) arkasından patates kızartması ve bira. Artık Filipinler’de son gecemiz. İki fazla bira içmekte sakınca yok. Saat 23’e kadar oturduk. Mekan sahibiyle, hemen önümüzdeki kaldırımda duran korumayla lafladık. Daha doğrusu arkadaşım konuştu, ben öylesine baktım. Burada tüm barlarda en az bir tane silahlı koruma var.

     Sabah kahvaltısının ardından Makati Caddesinde dolaştık. Hafiften yağmur başlayınca otele döndük. Otelin transfer servisinden ayarlanan araçla (500 peso) Manila Havaalanı’na doğru yola çıktık.   Trafik fazla olmadığı için otelden havaalanı terminal 1’e yarım saatte ulaştık. Terminale girmeden önce pasaport ve bilet kontrolü yapılıyor. Daha sonra X raydan geçiliyor. Havaalanı oldukça büyük. Pisti gören bir yere oturup uçağımızın kalkış saatini bekledik.
Uçağa binmeden önce Suudi görevliler tarafından el bagajlarımız tek tek arandı. Büyük bir ihtimalle alkollü içecek aradılar. Hani gümrüksüz satış mağazalarından alıp sırt çantamda götürürüm diye düşünüyorsanız, yapmayın.
Manila saatiyle saat tam 16.00’ da havalandık. Uçak epey boş. Ortadaki dörtlü koltuklara  uzandık. 11 saat süren çok çok rahat bir yolculuktan sonra Türkiye saatiyle 23.00’da Cidde’ye indik. Otobüslerle terminal binasına getirilip transit yolcu salonuna geçtik. İstanbul uçağı sabah 6.30’ da. Kalabalık terminalde kah dolaşarak kah bulduğumuz koltuklarda kestirerek sabahı ettik. Tam zamanında kalkan uçağımız saat 10.30’ da İstanbul Atatürk Havaalanına indi.

         Manila, Coron, El Nido, Boracay’ı gezip, 14 gece konakladığımız Filipinler gezisinde masrafımız ne oldu?
Filipinler’de 3 iç hat uçuşu + feribot geçişi için: 250 dolar, 14 gece otel konaklaması için de 251 dolar, Tekne turları, yeme -  içme, gezme vs. için 420 dolar harcadım. Toplam maliyet: 921 dolar.


NOTLAR

İnsanlar hep güler yüzlü, mutlu, yardım sever. Şort tişört ve terlikle gün geçiyor.
 Adalarda ulaşım, yemek ve içki ucuz. En lüks lokanta ile sokak tezgahları arasında 2-3 dolar fark var.
Egzoz dumanı hayli rahatsız edici. Maske kullanılmalı.
Her alışverişte pazarlık şart.
Ne kadar dikkat ederseniz edin mideniz bozuluyor. İlaç alınmalı.
Biz sinek görmedik ama tedbirli olunmalı.
Uçak biletleri havaalanlarına girişte soruluyor, çıktılar yanınızda olsun.
Her yerde klimalar en üst derecede çalıştırılıyor. Tedbirli olun.
Manila Havaalanı’nda sarı taksileri bekleyin, kazıklanmazsınız.
Manila’da trafiğin her zaman yoğun olduğunu unutmayın.
Bol bol masaj yaptırın (40-70 TL arası.)
Tekne turlarına katılın. Muhteşem resiflere şnorkel ile dalın.
Bembeyaz kumlarda sere serpe uzanıp güneşin tadını çıkarın.(Güneş kremini unutmayın.)
Tekne turlarında su geçirmez çantaya ihtiyacınız olacak. Yoksa merak etmeyin satıcılar sizi bulur. (Büyüklüğüne göre 20-50 TL arası.)
Su altı güzelliklerini belgelemek için iyi bir kamera edinin.
Coron’da, tur ve El Nido feribot biletlerini gelir gelmez alın.
Gezdiğimiz üç adada da döviz bozan yerler vardı.
Elektrik prizlerinde hem normal, hem de yassı uçlu için olanlarına rastladık.
Adalar, tur pazarlayan acentelerle dolu. İstediğinizden tur alabilirsiniz pek fark etmiyor. Tekne çok kalabalık olmasın, otel transferi yapılsın yeter.
Eğer kullanabiliyorsanız El Nido’da motor kiralayıp çevredeki plajları da gezin. (Ehliyet soran yok. Pasaportunuzu veriyorsunuz. Günlük 500 peso civarı.)
İnternet  genelde zayıf.
Red Horse ve San Miguel biraları güzel.

Hoşçakalın, “seyahatte kalın.”




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder